Çetin BAL GSM: 05366063183 Time Travel Research Center Denizli City, Turkey |
Interests: Antigravity, Relativity, Inertial Propulsion, interstellar travel technology Nationality: Turkey Related Websites:
Biography ''Elektronik Teknisyeni'' Denizli Atatürk Endüstri Meslek Lisesi(1996) mezunu. Zaman Yolculuğu konusunda araştırmalar yapan bilim insanı. Zamanda Yolculuk Mümkün mü?
Bizim gibi amatör bilimcilerin maddi manevi destek olmadan zaman yolculuğu gibi yüksek bilgi ve teknik gerektiren araştırmalara girişmesi bir çok zorluğuda beraberinde getirmektedir. Bugün için zaman yolculuğu bir bilimkurgu olarak düşünülsede ileride bu konuyu araştıranlara belki bir ilham verebilir diye amatör çalışmalarımı internet yoluyla kamu oyunun ilgisine sunmaya karar verdim.Eğer üniversitelerden teklif gelirse zamanda yolculuk ve teknolojisi konularında konferans verebilirim.Eğer üniversitelerde zamanda yolculuk araştırmaları konusunda bir araştırma bölümü kurmak isteyen hocalarımız olursa kendilerine bu konuda elimden geldiğince yardım etmek isterim.Yani ışıktan hızlı yıldızlar arası yolculuk teknolojisini içeren zaman yolculuğunu araştırmak için ve böyle bir bölüm kurmak için ilk aşamada illede milyonlarca dolarlık laboratuvarlar ve dev araştırma merkezleri kurmaya gerek yok.Önce zihniyet olarak araştırma disiplini olarak böyle bir araştırma örgütlenmesini sağlamak lazım.Bugün NASA gibi büyük bütçeli araştırma kurumlarının temelinde evinin bodrum katında bir kağıt ve bir kalemle kimileri için küçük ama gelecek adına büyük düşünceler üreten imkanları sınırlı insanların hayalleri vardır.NASA gökten zembille inmedi! Amerikalılar bir sabah kalkıp hey bugün AYA gidelim deyip gitmediler.Tüm bu gelişmeler önce hayallerle, düşüncelerle küçük kurgularla ve küçük adımlarla başladı.İşte o küçük adımlar bir araya gelip AYA kadar uzandı!!! NASA önce küçük araştırma guruplarının, ve bir kaç meraklının güçlü azimleri ve o zamanlar için küçük hayalleri üstünde yükselmiştir.Jull Vern'nin AYA seyahat hikayesinden üniversitelerdeki meraklı araştırmacılara ve Amerikanın ve Almanyanın..vb gibi arka sokaklarındaki meraklı amatörlerin çalışmalarına kadar uzanan bir skala içerisinde insan oğlunun gelişiminde her birinin bir ölçüde de olsa katkısı vardır.Sonuçta bir yerlere varmak için azda olsa çokta olsa bir şeyler yapmak lazım.Ben Zaman Yolculuğunu Araştırma Merkezi kurmaktan bahsediyorum.En azından böyle bir şeyin düşüncesini oluşturmak bu yönde ilk adımı atmak bile hiç yoktan bir şeydir.Yani belkide bu konuda potansiyeli olan yada ön fikirleri olan meraklı gençler bu sayede kendilerine manevi boyutta bir destek bulacaklardır.İnsanların ilgisi bu konuya çekilerek ortaya daha orijinal fikirlerin çıkması sağlanabilir.Ben isterim ki böyle bir çaba benim gibi bir Lise mezunundan değil akademisyenlerden gelsin ve bizlerde onlara destek olalım.Ama maalesef öyle olmuyor.Benim Türkiye de ve Dünya'nın herhangi bir yanındaki konuyla ilgili insanlardan ricam mümkünse böyle bir araştırma merkezi için en azından bir araştırma mekanı ve kırtasiye düzeyinde maddi destek sağlamalarıdır.Maalesef Türkiye de bu konuda maddi destek sağlayabilecek geniş düşünceli insanlar bulmak zor!Eğer Türkiye dışındaki üniversitelerden zaman yolculuğu konusunda bir kürsü bir bölüm kurmak isteyen insanlar bana teklifte bulunurlarsa tüm bilgi birikimimi gelecek kuşaklar adına paylaşmaktan mutlu olurum.Elbette üstad Einstein kadar yada Hawking kadar güçlü formel bir bilimci olmasamda insanları zaman yolculuğu araştırmalarında izlenecek yol ve yöntemler konusunda aydınlatarak bu araştırmalarda öncü fikirler ve deneysel düzenekler ortaya koyabiliriz. 15 seneye yakın bir zamandır sürdürdüğüm zaman yolculuğu araştırmalarında elde ettiğim sonuçları nerden anlatmaya başlayacağıma bir türlü karar veremedim.Hani hiç anlatılmamış uzun ve karmaşık bir hikaye vardır ya... hikayeye bir türlü nerden başlayacağınızı bilemezsiniz.İşte böyle duygular içinde araştırmalarımı olduğu gibi sizlerle paylaşmak istiyorum. Anlatacaklarım kimine göre uzun kimine göre kısa gelebilir.Önemli olan kelimelerin ne kadar az yada çok olduğu değil! Önemli olan kelimelerin ne kadar çok şeyi ifade ettikleridir.Kelimeleri değerli kılan içlerinde taşıdıkları 15 yıllık bir sürecin birikimleridir. Kelimeleri uzun yapan şey de onları ne kadar çok anlayabildiğinizdir!! Zaman yolculuğu kavramını gündeme getirebilmek için öncelikle madde, enerji, uzay geometrisi ve zaman akımı arasındaki ilişkinin anlaşılması lazım.Kuantum fiziği bağlamında madde ve enerjiyi tanımlarken PARÇACIK, ALAN, DALGA ve ENERJİ kavramlarınının birbiriyle olan bağlantısının anlaşılması lazım.Zaman yolculuğu sistemini kurabilmek için enerji dalgaları düzeyinde olan frekans değişmelerini kontrol edebileceğimiz düzeneklere ihtiyacımız olacaktır.Bu anlamda atom altından atomlara moleküllere ve kristaller düzeyine dek yükselen (katı hal fiziği) bir çerçevede moleküler örgüler hakkında da yeterli bilgilere sahip olmalıyız.Çünkü mikroskopik düzeyden makroskopik düzeye yada tersi yönde bir etkileşim modeli sayesinde kuantum vakumu üstünde istediğimiz o alışılmadık etkileri oluşturabiliriz( zaman ve uzayda delikler, boyutlar arası çatlaklar gibi).Zaman yolculuğunu öncelikle dalgalar ve parçacıklar düzeyindeki etkileşimler ağı içerisinde ele alıp değerlendirmeliyiz.Bir fotonu bir elektronu bir protonu zaman içerisinde nasıl hareket ettirebiliriz? Zaman yolculuğunu öncelikle kuantum vakumu düzeyinde gerçekleştirecek sistemler ve düzenekler yapmaya yönelmeliyiz.Yada zaman yolculuğu hadisesini önce kuramsal çerçevede de olsa kuantum düzeyinde anlamaya ve tasarlamaya çalışmalıyız. Bir foton düzeyinde zaman yolculuğunu tasarlamak pek gerçekçi olmaz çünkü hiçbir zaman için bir fotonu tek başına değerlendiremezsiniz.Tek bir foton kuramsal olarak vardır.Ve kitle olarak kuramsal bir enerji miktarıyla yani planck sabitesi dediğimiz değerle bu enerji niceliği ölçülür ve tartılır.Zaten kuant yada bir foton bir nicelik bir çokluk yada bir miktar bildirir.Zaten bir foton benim ön gördüğüm şekilde bir parçacık değildir.Bir foton dan ziyade fotonlardan bahsedilebilir.Çünkü ışıma dediğimiz şey bir alan yapısında olan bölünemez bir güç hacmidir.Bir dalga formudur.Işık dediğimiz bu dalga formu yada kuramsal tek bir foton yada ışık noktası elektrik ve manyetik alan vektörlerinin birbirini kestiği bir bileşkesel noktadır.Bu nokta uzay /zaman’ın kesişim noktasıdır.Bu nokta uzay ve zaman boyutlarının birbirini kestiği ŞİMDİ’sel bir zaman noktasını ifade eder.Uzay ve zaman hacmi elektromanyetik bir örgüdür.Elektromanyetik bir dokudur.Bu alan bölünemez bir güç haçmidir.Uzay hologramı ŞİMDİsel zaman noktalarından örülmüş elektromanyetik bir kumaştır.Olgusal bazda doğal kuantum vakumunda sıfır düzlükte bir uzay/zaman levhası yada kumaşı mümkün olamaz.Zamanın geçişi ve akışı elektromanyetik uzayı adeta vakum düzeyinde köpürterek bir çeşit elektromanyetik köpük meydana getirir.Bunun anlamı vakum düzeyinde biribiri ile kesişen milyarlarca dalgalar yada bir biriyle çatışan ve çarpışan milyarlarca kuramsal foton taneciği tam bu çarpışma yada dalgasal kesişim noktasında uzay/zamanın düz çizgilerininde eğrileşerek bozulmasına neden olur.İşte bu dalgaların birbirine girdiği bu noktalarda enerji girdapları meydana gelir.Biz bu birbirine düğümlenen uzay/zaman çizğilerini yada elektromanyetik enerji girdaplarını vakumda beliren yada salt uzay alanında beliren kararsız parçacıklar olarak algılarız.Zamanın geçişi ışınımsal salınım ve ışınıma katılan kinetizmal değer olarak karşımıza çıkar.Işığın yayılması ve titreşimsel dalgalanımı ‘zamanın dalgalı akımıyla ve geçişiyle’ doğrudan bir paralel bağlılaşım ve uyum içerisindedir.Bu bağlamda enerji ve hareket kavramlarının birleşik anlayışına ulaşırız. En derin kuantum enerji süreçleri içerisinde zaman akımı, enerji, titreşim, dalgasal salınım, kütle, uzaysal hacim kavramı, kinetizma(hareket enerjisi) hatta boyutsal çatıyı belirleyen etmenler ve daha genel anlamda uzay /zamanın kafes çizğileri birbiri içinde eriyerek tek bir yapısal sürece indirgenmektedir. Bu süreç radyo aktif yada elektromanyetik bir süreçtir.Bir yerde bir süreçten bahsedebilmek için o noktada ‘uzay/zamansal bir nokta ’ olmak zorundadır..Demek ki zamanın geçişi ve değişimi uzaya bağlı parametrik bir değişimdir.Burada karşımıza ZAMAN ve ENERJİ bağlantısı çıkmaktadır.Burada hologramik boyutsal çatıyı, mesafeleri ve ışığın hızını belirleyen şeyde bu zaman ve enerji bağlantısı çerçevesinde gündeme gelen zamanın akış hızıdır.
Uzay/zaman'daki her bir nokta sıfır noktası enerjisi denen bir enerji değerliliğinde salınım gösterme eğilimi içerisinde olsada gerçekte uzay ve zamanın her bir kesişim noktası ışık hızına tekabül eden kinetizmal bir enerji değerine sahiptir.Bu enerji düzeyi boyutlar arası farklı uzay/zaman sürekliliklerine sahip boyutsal spektrumdaki bizim boyutumuza ait enerji değerliliğidir.Biz bu enerjiyi normal şartlar altında ölçemiyoruz.Nasıl ki dünya atmosferi içerisinde bize uygulanan yüzlerce tonluk atmosfer basıncını sıfır dengesinden ötürü algılayamıyorsak bu gibi her bir uzay/zaman noktamıza ait boyutlar arası spektrumdaki temel enerji değerliliğimizi algılayamıyoruz.Tüm uzay alanı tek bir zaman dalgası kalıbıdır.Bu dalganın enerji ya da bu enerjiye karşılık gelen frekans değerliliğini ancak belli özel koşullar altında test edebiliriz.Biz bu enerjiyi kinetizmal bir değer olarak ''ışığın hızı'' şeklinde algılıyoruz.Bu bağlamda tekrar ifade edecek olursak tüm evreni, tek bir boyutsal çerçeveyi ifade eden tek bir dalga boyu kalıbı olarak ele alırsak bu dalganın enerji değerliliği ışık hızına ulaşan bir elektronun sahip olduğu kinetik enerji düzeyine karşılık gelir.Kuantum elektrodinamiğine göre uzayda ivmeli hareket eden bir yük kendi kinetizmal enerjisi oranında çevresinde elektromanyetik bir frekans alanı oluşturacaktır.Elektronun ileri - geri olan hareketi yada bir daire boyunca dolanarak yaptığı ivme içeren hareketi ışık hızına ulaştığında elektronun çevresinde f = 12,3 x10* (22) Hz 'lik bir frekansa tekabül eden bir enerji alanı meydana gelecektir.İşte alan gücü Manyetik Rezonans dediğimiz bir etkiyle uzaya bağlı zaman dalgası kalıbına bağlanacaktır.İşte bu alanların senkronizasyonu noktasında bu enerji alanını oluşturan sistemde bu alanın bir parçası olduğundan bu alan frekanslarının ışık hızının üstünde bir hız değerine yükseltilmesi sonucunda bu enerjiyi üreten tüm sistem bir üst boyuta geçiş yapacaktır.İşte bu sistem Zaman Makinesi dediğimiz yada Üst Uzay Aracı dediğimiz şeyi temsil eder.Bazı akademisyenler hemen geriye doğru gerilip gülümseyerek Çetin Bal arkadaşım sen elektronları ışık hızına çıkaramazsın'ki diyecekler.Çünkü Einstein'ın Rölativite Kuramına göre:
Yanda görmüş olduğunuz formül ünlü E=mc2'den başka bir şey değildir. Sadece durgun kütle yerine izafi kütle yazıldı. Çünkü ışık hızına yaklaştıkça cisimlerin kütleleri artar. Artma oranı ise 1/sqrt(1-v2/c2) formülü ile hesaplanır. İşte bu formül de açıkça bize şöyle demektedir: Bir cismin hızını artırmak için vereceğiniz enerji ışık hızına yaklaştıkça parabolik olarak büyür ve ışık hızında sonsuz olur! Ben Einstein' ın rölativistik hızlarda belirttiği kütle artışı kuramına katılmıyorum. Belirtmek istediğim temel bir düşünceye göre cismin artan hızı Einstein'ın belirttiği gibi cismin kütlesini değil içerisine girdiği boyutunu arttırır.Ve cismin zaman çerçevesini genişletir.Genel bir tarifle ışık hızını aşmakta olan bir cisim üç boyutlu bir uzaydan dört boyutlu bir uzay çerçevesine doğru kendi zamanını genişleterek üç boyutlu uzayı terk eder.Buna göre ışık hızının ötesindeki hız ve uzay/zaman sürekliliğini yansıtan enerji ortamı imajiner bir kütle yapısını ifade etmez.Enerji daima pozitif bir kütle içerir.Şunu bilinki sonsuzlukta negatif kütle diye bir şey yoktur.Işık hızının üstündeki hızlarda titreşen enerji bandı da kendi içerisinde yoğunlaşarak normal kütleli maddeleri meydana getirir.Hız ve enerji arasında bağlantı yanlış formüle edilirse bu, hızı artan cismin 'kinetik enerjisinin' cismin kütlesine katılacağı ve cismin kütlesini büyüteceği gibi yanlış bir matematiksel ve kuramsal sonuç doğurur.Bu bağlamda 'kütle, hız yerçekimi ve zaman' arasında da derin bağlantı vardır. Buna göre bir cismin yeteri ölçüde değişen zaman çerçevesi sonucunda cisim yerçekimi tesirini kendi çevresinde etkisiz hale getirir.Cismin zaman çerçevesini değiştirmek için cismi oluşturan enerji spektrumunun iç frekanslarını ışık hızı ve üstü hızlara doğru yükseltmeliyiz.Belli bir frekans yükselmesi cismin farklı bir uzay/zaman sürekliliği içersine girmesine ve fiziksel(kütlesel) bir yok oluşa neden olur.Dikkat edilirse Einstein'ın ön gördüğü gibi hızlanan cisimlerin kütlesinin artması gibi hızlanan ışık frekanslarınında mor ötesine doğru kaymasıyla ışığa ait foton kütlelerin sonsuza yaklaşması gerekirdi ama böyle olmuyor.Öyleyse kinetik enerji, hız ve kütle arasındaki ilginç bağlantı yeniden formalize edilmelidir.Aynı şey hızlanan bir cisim içinde geçerlidir.Öyleyse hızlanan bir cisim ya da enerjinin hızlanan frekansları sonucunda madde ve enerji sahip olduğu hız nispetinde varoluşun boyutsal spektrumunda yükselerek bir uzay/zaman sürekliliğinden diğerine doğru geçer.Sonuçta hızlanan bir cisim yada enerji frekansları sonucunda ne fotonların kütlesi artar ne de cismin kütlesi büyür.İzafiyet kuramının hızlanan cisimler için öngördüğü kütle artışı formülü yanlıştır.Bu varsayım 20. ve 21. yüzyılın en büyük bilimsel gaflarından biridir.Kinetik enerji ve bilinen fiziksel enerji kriteri arasındaki bağlantı tam olarak anlaşılmış değildir.Zaman ve uzay içerisinde rölativistik hızlarda hareket eden cisimlerin durumlarını yansıtan Einstein'ın özel rölativite kuramında kinetik enerji, maddenin yada fiziksel enerjinin(ışık frekansları) zaman ve uzay içerindeki boyutsal yansıyışına etki edebilen bir etken faktör olarak ele alınmalıdır. Zamanın geçiş hızı ve
mesafeler arasında ilginç bir bağlantı vardır.Kuramsal bir foton
taneciğinin hologramik çapı en küçük uzay aralığına karşılık gelir.Ve
geçen zaman içindeki en küçük dalga adımı hızı (ışığın sonlu bir hızı
olduğuna göre buna bağlı olarak en küçük dalga adımı en yüksek hıza ve
en küçük zaman değişim aralığına tekabül edecektir.).
C (ışıkhızı) zamanın akış hızı ya da zaman fazını temsil eder.Öyleyse ışık dalgasının temel genliğini, temel dalga boyunu, temel frekans denen enerji ve hız düzeyini belli bir eşik değerinin üstüne çıkararak değiştirerek /farklılaştırarak C değerinde bir sapma meydana getirebiliriz. Sonuç olarak zaman enerjiye bağlı bir hız fenomenidir.C yi esnetebildiğimiz yerde zaman akım hızı üstünde de kontrol sahibi olabiliriz. Tüm evreni içerisine alan bir ana zaman tensöründen bir ana zaman dalgasından bahsettik.Bu bir çeşit evrensel dalga fonksiyonu olarakta görülebilir.Geçmiş, Şimdi ve Gelecek olmak üzere üç zaman dalgasından bahsettik.Zamanın akışı ve geçişi durgun bir göl yüzeyine atılan bir taşın kendi çevresinde yarattığı birbirine devreden birbirini takip eden dalgaların yayılmasına benzetilebilir.Zaman dalgaları göl yüzeyinde oluşan dalgalar gibi birbirini yaratatak birbirine devrederek göl boyunca nasıl yol alıyorsa bizim evrensel zaman dalgamızda bir dördüncü boyutta birbiri ardına gelerek birbirine devrederek sonsuz geçmişten sonsuz geleceğe doğru yayılma gösterir.Aslında Şimdi, Geçmiş ya da Gelecek denen bir zamansal farklılaşma yoktur. Ortada olan sadece sonsuz sayıda birbiri ardına gelen zaman dalgalarıdır.Zamanı Geçmiş, Şimdi ve Gelecek diye ayırmamızın nedeni kendi bilincimizdir.''Şimdi'' yi yaratan şey kendi bilincimizdir.Bilinç dalgalarının sonsuz zaman dalgalarıyla senkronize hale geçtiği noktada bilinç kendi Şimdi' sini yaşar. Burdaki ifade edilen bilgilerden yola çıkarak zaten kendi evrenimizin boyutları içerisinde zaman fenomeninide içerisine alacak bir Birleşik Alan Kuramı sonucunda üst boyutlara geçebilmek ve başka zaman yada uzay noktalarına geçit verebilecek fizik dinamiklerinde de değişmeler yaratabilecek bilgiye sahip olmuş oluruz. Zaman yolculuğunun mümkün olması için klasik anlamda lineer olarak düşündüğümüz sürekli /kesintisiz bir zaman çizğisi anlayışı yerine, zaman çizğisini oluşturan her bir noktasal AN ' ın birbiri ardına sıralanmasından oluşmuş kesikli bir zaman çizğisi anlayışını kabül etmeliyiz. Yani zaman akışı sürekli bir akış değil kesikli /titreşimli bir akıştır. Her bir AN bir dalga vuruşunu ifade eder. Aslında zaman ' ın fizik yapısıyla ışık enerjisinin fizik yapısı arasında doğrudan benzer bir ilişki vardır. Bu gibi zaman akımının kendiside hem dört boyutlu bir bakış açısında kendi içinde kesiksiz bir bütünlüktür. Hem de üçboyutlu bir bakış açısı içerisinde parçacıklı / kesikli bir akıştır. Bu durum ışığın bir parçacık akımımı yoksa sürekli bir dalga akımımı olduğu sorusuyla benzer bir tartışma sorusudur. Hatta aynı meselenin bir diğer şeklidir desekte yanlış olmaz. Çünkü zaman akımı ışık enerjisiyle fiziksel ve matematiksel bir bağa sahiptir. Hareket, zaman ve mekan içinde tanımlanır. Zaman ise mekanı (uzayda bir noktayı) temsil eden enerji dalgasının dördüncü boyut çizğisi boyunca yer alan önceki ve sonraki salınım değerlerinin bir toplamıdır.Geçmiş - gelecek ve şimdi olmak üzere üç zaman dalgası vardır.Bu üç zaman dalgası bir dördüncü boyut uzayında yanyana gelirler. Üç boyutlu uzayda ise farklı zaman boyutları iç-içe geçmiş yada üs-üste binmiş frekanslar manzumesi olarak algılanır.
Kuantum kuramsal bakış açısında kabaca uzayın her noktasında bir kuantum harmonik osilatörü bulunur. Ve bu ''nokta'' zaman ' la özdeşleştirilebilecek bir parametredir. Zamanın akım hızı ve bu harmonik osilatörün temel ışık hızıyla özdeş hız frekansı birbirine senkronizedir. Enerji ile zaman ilişkisine dair zamanın, enerjinin üretilme ''ritmi'' ne daha doğrusu enerjinin kendi değerini aynen-tekrarlama (yani kendini aynen-yeniden- üretme) frekansına bağlı olduğunu bilmeliyiz. Alan, her yere dağılmış fiziksel bir sistem olduğu için, her noktada aynı dalga frekansı ''f '' geçerlidir; böylece her noktada (uzay-zaman noktası) enerjileri h x f ' nin tam sayı katları olan ''alan tanecikleri '' yani fotonlar üretilebilir.Ve alanı yaratanda yada düz uzay/zaman levhasına neden olan şeyde bu her bir nokta arasındaki eşzamanlılık uyumudur. Evrendeki herşey bu ışık titreşimlerinden bu foton noktalarından oluşur. Titreşim frekanslarında milyonlarca değişmeler vardır. Ancak, bilindiği gibi hiç bir şey ışık hızından daha hızlı titreşmez. Işığa ait her bir renk bandı yada frekansı farklı bir hızda titreşir. Bilim adamları ışığı yada evren denen bu elektromanyetik ışık havuzunu birbirinden ayrı bant ve dalga boylarındaki ışıma gamlarından ve hız frekanslarından oluşmuş bir frekans havuzu gibi görüyorlar. Biz bu alana sıfır nokta enerjisi yada kuantum boşluğu adını veriyoruz. Eğer evreni ışık hızı frekansında titreşen tek bir ışık frekansı ve dalga boyu bandı gibi görebilirsek ( tek bir evrensel dalga fonksiyonu = ZAMAN DALGASI = Bir AN = 1Asn ) ve evreni tek bir bütünsel yapı olarak görebilirsek Einstein' ın salt uzay -zaman alanına ulaşabiliriz. Böylece zaman ' ın akış hızı zaman/uzay salt alanının temel titreşim oranına (frekansına) ve devir adedine bağlı olmuş olur. İşte zaman/uzay salt alanının bu temel titreşim devrindeki harmonik sapmalar salt uzay/zaman geometrisinde boyutsal bir faz değişimi olan uzay/zaman eğriliği olarak karşımıza çıkar bu bağlamda yerçekiminide uzay/zamanla birlikte varolabilen bir fenomen olarak ortaya koymuş oluruz. Bir bakıma yerçekimi zaman içerisinde meydana gelen hafif bir zaman kaymasıdır. Yani yerçekimi denen uzay eğriliği, uzay alanı içerisindeki kuantum vakumuna ait her bir noktanın diğer bir noktayla olan eşzamanlılık uyumunun yitirilerek zamansal bir faz farkınının meydana gelmesi olayıdır.Ve bu da kütleçekiminin kuantum harmonik osilatöründeki titreşimsel bir sapma olarak ortaya çıktığını göstermiş olur. Böylece ''uzay/zaman çizğilerine bağlı bir maddeyi'' oluşturan atom-altı zerrelerin elektromanyetik enerjisini hızlandırarak bir tür zaman kayması etkisi denebilecek boyutsal bir faz değişimi yaratabiliriz. Ve böylelikle Philadelphia deneyinde sözü edilen geminin, ''alansal enerjilerin karşılıklı rezonansı ve çatıştırılması ilkesiyle'' maddenin (geminin) zaman fazında da bir değişme yaratabilmemiz ve geminin ortadan kaybolması olanaklı hale gelmektedir. Zamanın zaman yolculuğuna ilişkin niteliğini açıklarken şu iki soru vardır: Birincisi zaman nelerden oluşur sorusu -birbirine kopmaz zincirlerle bağlı tarih örgüsünden mi ya da üstüste veya yanyana konmuş "AN" lardan mı? Bir dördüncü boyutta üst-üste binen ya da yanyana gelen iki ayrı zaman dilimindeki- iki ayrı olayı -üç boyutlu zihnimizle hayal edebilmek oldukça güçtür.Zaman'ı fiziksel bir uzunluk olarak görebilmeyi başardığımızda onu eğip-bükerek geçmişin ve geleceğin fiziksel noktalarıyla bitiştirebileceğimiz gerçeği ortaya çıkar. Zaman, çok plastiksi bükülüp-katlanılabilen bir akıştır, bir boyuttur ya da bir uzamdır derken 'zaman fenomeninin' enerji alanlarına bağlı bir titreşimsel ritmin yansıması olduğunu bilmeliyiz.Uzaya bağlı bu farklı zaman frekanslarının -birbirine devreden zaman titreşimlerinin- uzayda yaratılacak güçlü elektromanyetik uyaranlar karşısında birbirleriyle senkron hale gelebileceğini ve bu frekansların üstüste binip çatışabileceğini ifade etmek istiyorum.Dev elektromanyetik düzeneklerce 'uzay-zamanın enerji vakumu' içerisinde yaratılan çatışma alanlarının ortasına düşen insanlar ve cisimler, gemiler ve uçaklarda uzay-zamanın makroskopik ölçeklerde kendi üstüne bükülüp- eğrilen çizğilerince zamanda ya da mekanda kaymalara uğrayabilirler. Aslında zaman boyutlarının dördüncü boyutta asılı duran elektromanyetik bir frekanslar bütünü olduğunu kavradığımızda, katı sandığımız, gerçek dediğimiz tüm yaşamımızı paylaştığımız herşey tüm binalar, bu gezegen, yıldızlar, hatta uzay boşluğunun kendisi bile ve hatta tüm bunları yansıtan-içine alan 'Geçmiş-Şimdi-Gelecek' dediğimiz zaman kalıplarının bile dev bir elektromanyetik seraptan başka bir şey olmadığını idrak ederiz.Bu bilgi bize kendi zaman boyutumuzu nasıl etkileyerek değiştirebileceğimize dair derin bir öngörü sunar! Sonuçta basit bir anlamda zaman makinesi modeli yüksek güç ve frekanslarda elektromanyetik alanlar üreten bir araç olarak karşımıza çıkar. Bu araç kendi alansal enerjisiyle ''bir alan frekansı yapısında olan zaman'a'' doğrudan etki ederek bir tür frekans bandı yapısında olan zaman dalgaları(boyutu) içerisinde ileri ve geri yerdeğiştirebilir. Zaman'ın, maddeyi oluşturan enerjinin titreşimsel bir ritmi oluşu, zaman'ın maddeden ayrılmaz olması anlamına gelir.Zaman burada, maddesel oluşumun yapısına karışan bir öğe durumundadır.Öyleyse enerji denetimi ile zaman'ın akışıda(ritmi) denetlenebilir. Zamanın bir çok tanımı vardır. Peki ZAMAN 'ın bir alt sınırı, yani elemanter bir zaman varmı dır? Enerjiyi kuantlaştırabildiğimize göre evrendeki sinyallerin maksimum bir hızı olduğuna göre bu gayet mantıklı bir sorudur. En kısa zaman var mıdır? sorusu, sinyallerin yayılma hızının sınırlı oluşu yüzünden, en kısa mesafenin var olup olmadığı sorusuyla aynı şeydir. En kısa zamana en yüksek frekans tekabül ettiğinden, en kısa zaman sorusu, aynı zamanda enerji kuantumu için bir tavan değeri olası gerekir. Ve bu en yüksek frekans değeri ışık hızında titreşen bir foton noktasını temsil eder.Ve foton lineer hız olarak(ışık hızı) zamanın akış hızıyla eşdeş bir hıza sahiptir. Eğer bir foton hız frekansı olarak yaklaşık 12,3 x 10 * üzeri 22 Hz / sn 'lik bir titreşim hızına erişir ve bu frekansın ötesine geçerse bizim boyutumuzu terk eder. Yani bir üst boyuta bir üst hız frekansı denen başka bir zaman akış hızı içerisine girer. Işığa ait dalga boyunun kısalmasıyla ışığın frekansıyla doğru orantılı olan enerji değeri de büyür.Kısaca dalga uzunluğunun giderek kısalması ile enerji değeride giderek yükselir. Ve ışığın en yüksek titreşim hızı olan ışık hızına karşılık gelen yüksek frekans düzeyinde ışık vibrasyonları en yüksek hızda titreşirler ve en yüksek enerji değerine ulaşırlar. Ve bu enerji düzeyi bizim boyutumuzun kuantum enerji düzeyini simgeler. Bizim boyutumuzun en yüksek frekans enerjisinin dalga boyu en kısa dalga boyudur.İşte bu dalga boyu bizim uzay boyutumuza ait en kısa bir AN' lık zaman dalgası atmasının dalga boyuna karşılık gelir.Eğer en yüksek frekans duvarını aşmaya çalışırsak en yüksek frekans enerjisinin en kısa dalga boyu 2'nin katları oranında artarak bizi bir üst boyutun zaman dalgasıyla senkronize hale geçirir.
Bu enerji duvarının bir frekans sıçraması ile aşılması ile bir başka kuantum enerji düzeyini ifade eden bir üst boyutun kuantum enerji havuzuna yani üst evrene geçmiş oluruz. Nasıl 'ki enerjinin kendi içerisinde frekanslar şeklinde kuantum enerji fazları şeklinde geçişler varsa boyutsal düzlemler arasında da enerji yasalarına dayalı bir geçişten bahsedebiliriz. Ve bu yeni boyutta en kısa zamanın genişliği bizim boyutumuzun iki katıdır.Bir foton yada ışık dalgası ışığın hız duvarını üç boyutlu uzayda lineer bir yayılma hızıyla geçemez. Ama bir dördüncü boyut doğrultusunda açılım gösteren ışığın iç titreşim hızı sayesinde yerinde titreşimler şeklinde bir hızlanmayla ışık titreşimleri kendi yayılma hızını(ışık hızını) aşarak bir üst uzaya sıçrayabilir.Ve o boyutta ki hızı bir önceki boyuta göre ikinin katı oranında artar.Böylece üçboyutlu küresel bir enerji havuzu oluştururcasına yayılan ışık dalgası bir dördüncü boyuta doğru saparak ortadan kaybolur. Ve bir foton( yada bir ışık demeti desek daha doğru olur) ya da fotonik bir enerjiyle kaplanan bir uzay gemisi bu hızı aşarsa kendini geçmiş ve geleceğe doğru yayarak zamanda sıçramalar yapar.
Bu fikirlere göre Kip Thorne'un kuantum boşluğunda uzay-zamanın farklı noktalarını birbirine bağlayan ''kurtdelikleri'' kuramıyla ve RicharFeynman'ın zaman tersinirliğine sahip karşıt parçacık kuramlarıyla ve hatta Feinberg'in ışıktan hızlı hareket eden takyon parçacıkları kuramıyla ve EPR (Einstein-Podolsky-Rosen) etkisi denen ışık hızını aşan anlık iletişimin mümkün olduğu kuramlar bağlamında ve yine paralel evrenler bağlamında ifade edilen ''zaman yolculuğu'' kavramı bu kuramlarla bilimsel alanda tartışılır bir zemine otursada ben kendi adıma tüm bu kuramlara karşıyım. Zaman yolculuğu gerçekten çok daha basit ve derin bir bilginin uygulanmasıyla mümkündür.Zaman yolculuğunu yapabilmek için odaklanılması gereken temel bilgi ''maddenin bir enerji yoğunluğu olduğu ve bu enerjinin belirli bir titreşim yapısına sahip olduğu'' bilgisidir.Görünmezliğin, antigravitasyonun, boyut değiştirmenin, zaman yolculuğunun hatta teleportasyonun bile anahtarı ''bahsedilen enerjinin titreşim hızını kontrol edebilmek ve bu titreşimleri yönlendirebilmek'' te gizlidir.Gerçi kuantum denklemlerinin sunduğu enerjinin titreşimsel yapısıyla açıklanabilecek düz uzaydan eğri uzaya geçiş formülü geometrik bir tasvire çevrildiğinde kısmende olsa Einstein'ın genel görecelik denklemleriyle uyuşan bir motife sahiptir.Bu açıdan ışıktan hızlı takyon parçacıkları kuramı ve uzay-zamanda kestirme yollar kuramı olan ''kurt delikleri'' kuramları benim zaman yolculuğu düşünceme daha yakın olan kuramlardır. Max Planck'tan beridir frekansla enerjilerin orantılı olduğunu biliyoruz, buna göre kesikli bir enerji spektrumu karşımıza çıkmaktadır.Aslında benim kuramımda burda ortaya çıkıyor.Frekansa sahip bir enerji dediğimizde ve 'zamanı' da enerjiye bağlı titreşimsel bir ritim olarak ele alırsak zaman'ında kesikli bir yapıya sahip bir tür enerji ya da 4.boyutta asılı bir frekans bandı olduğunu söyleyebiliriz.Peki zaman hangi titreşim düzeyi ve modunda enerjiye nasıl bağlanır.Elektomanyetik alan denklemleri ile serbest enerji alanlarına ait dalga atmalarını zaman'ın ışık hızıyla paralel olan akışına nasıl bağlayabiliriz...? Bir zaman kayması enerji'ye bağlı nasıl bir kuantum faz değişimidir.? Enerjinin kendi içerisindeki ışıması, enerjinin kendisini bir zaman yapısı olarak bir süreklilik olarak ortaya koymasından dolayıdır. Elektromanyetik enerji zaman fenomenini de yansıtan yapısı itibariyle bir zaman kayması etkisiyle bizi paralel boyutlara ve başka zamanlara nasıl bir kuantum faz değişimi yaratarak taşıyabilir.Enerji ve Zaman ilintisi uzayda iki yıldızın ya da evimizin içerisindeki iki eşya arasındaki uzaklığı yaratan ve mesafeyi yansıtan şeyin ne olduğunuda kendi içerisinde saklayan birbirine bağlı iki kavramdır.Enerji, Zaman ve Mesafe!
Maddenin çok küçük enerji kuantumlarından(foton) meydana geldiğini ve bu kuantların belli vektörel açılarda salınma ve dönme hareketleri yaptıklarını ve bu hareketlerin(salınım hızı ve biçimlerinin) onlara kütle, polarite, ve boyutsal bir yapı kazandırdığını söyleyebiliriz.Kuantum mekanik bir ifadeyle bu parçacık hareketleri ya da bu atom-altı kuantların salınım hareketleri bir nesnenin yoğunluğunu ve o nesnenin zaman çerçevesini yaratır.Kütle denen şey aslında elektriksel bir titreşimdir.Titreşimleri istenen sonucu verecek ölçüde değiştirdiğinizde kütlenin bağlı olduğu zaman ve uzay sürekliliğinide değiştirmiş olursunuz.Bir maddenin enerji yoğunluğuna ait titreşim yapısını değiştirmek ve maddenin içinde yer aldığı uzay-zaman sürekliliğini çarpıtmak için anahtar teknoloji ''Manyetik Rezonans Alanları'' tekniğidir. Zaman yolculuğunun sırrı ise zaman makinesinin motoru denebilecek(UFO motoru) bir tür minyatürleştirilmiş parçacık hızlandırıcı akselatörde saklıdır.Manyetik bir vakum tüpü içerisinde iyonize bir akışkan ışık hızı ve daha üstü hızlarda hızlandırılabilir.(Albert Einstein ustanın kulakları çınlasın ama böyle bir dehanın ''ışık hızına yaklaşan cisimlerin kütlesi artar'' demesi ve özel izafiyet kuramında buna yer vermesi doğrusu ilgiçtir.Her ne kadar parçacık hızlandırıcı akselatörler bu kurama bağlı olarak inşa edilselerde bu kuram yanlıştır.Ben yinede Albert Einstein'ın denklemin bu noktasını pek derin düşünmediğini sanıyorum.)Bu süreçte dairesel manyetik helozonlar içinde ışık hızında ve üstü hızlarda dönen elektronların saldıkları ısıl nitelikli olmayan yüksek enerji fotonlarının maddeyi(zaman aracının) oluşturan enerji fotonlarıyla reaksiyona girmesiyle bizim maddesel yapımızı bu boyutta gösteren kendi enerji yoğunluğumuza ait kuantların vektörel salınma hareketlerini değiştirebiliriz.Böylece ışık hızını aşan bir titreşim hızıyla kendimizi uzay/zaman sürekliliğinin daha üst açılımları içerisine doğru kaydırarak kendi zaman boyutu frekanslarımızın farklı frekans dilimleri arasında yerdeğiştirebiliriz.Gördüğünüz gibi zaman yolculuğu yaparken ne karadelikleri, ne solucan deliklerini, ne takyonları ne de korkunç güçte enerji yıldırımlarını kullandık.Sadece bir enerji yoğunluğu olan maddenin titreşim hızını değiştirdik.Bilim adamlarının bunu bugüne kadar düşünmemiş olması belkide görünürde çok basit olduğu içindir!Basit görünen ama içine girildiğinde çok zor olan bir sistem bu.Aslında bilim akademisyenlerinin sandığı gibi zaman yolculuğu tüm dünyanın ortak olacağı yıldızlar arası medeniyetlerin yapabileceği korkunç büyüklükte sistemler gerektiren bir yapı değildir.Tam aksine evinizin bodrum katında yapabileceğiniz bir sistem.Bu sistemle evinizin bodrum katından yola çıkıp milyonlarca ışık yılı uzaktaki VEGA yıldızının çevresinde dolanan bir gezegene bir anda kayıp gitmek olasıdır.Çünkü mesafe denen uzaysal aralığı yaratan şey zamanın sonsuza uzanan frekanslarıdır(Şimdi ben ne demek istedim gelde anlayın! tabi bunu anlayabilirseniz?).Zaman kayması denen şey bizim, uzayın sonsuz mesafelerini bir anda atlamamıza olanak sağlar. Benim teorime göre eğer bir üst boyutun imkanlarından yararlanmak durumunu elde etmiş iseniz uzay aracınızın vibrasyonel seviyesini yükselterek o boyuta geçer ve o boyut üzerinde çok kısa bir zaman süresi içerisinde yolculuk yaparak tekrar vibrasyonel seviyenizi düşürdüğünüzde mevcut kainatın içindeki çok uzak bir gezegene çok kısa sürede seyahat etme imkanına sahip olursunuz. Aslında ben günümüz biliminin varsaydığı karadelikler ya da kurtdeliklerinden yani uzay-zamanın eğrilerek bir tüp geçit gibi başka zamanlara - mekanlara ya da boyutlara geçit verecek şekilde bağlandığını düşünmüyorum. Bu farklı boyutlar nerdeler? Onlar her yerdeler ve farklı frekanslarda ve farklı hızlarda ama aynı AN'da titreşiyorlar.Aynı AN'da..! Buna göre farklı boyutlar ayrı frekanslarda ama aynı boşlukta yayın yapan radyo istasyonlarına benzetilebilir.Ve tıpkı her radyo istasyonunun ayrı bir proğrama sahip olması gibi her boyutta kendi zaman ve mekanına sahip ayrı bir dünyadır. Öyleyse üstuzay yolculuklarının yada paralel evrenlere (hyperuzay'a) geçişin sırrı evrenimize ait maddeyi bu boyutta gösteren temel titreşimlerdeki değişimde gizlidir.Daha öte realite boyutları demek fizikselliğin yokluğu demek değildir.Bu sadece temelde bir frekans yapısında olan maddenin vibrasyonel hal değişimidir.Termodinamiğin ''hiçbir şey yoktan var olmaz, varken de yok olmaz'' diye bilinen kanununu doğru yorumlamak gerek. Hiçbir şey, yok olmaz; ama hal değiştirir.Hal değiştirme bazen yok olma gibi alğılanır.Boyut değiştirme yani görünmezlik fenomeni yok olma değil hal değiştirmedir.Bu sanki buzun katı halden sıvı hale ve sıvıdan da gaz haline geçişi gibi bir faz değiştirmedir.Sonuçta boyutsal bir faz değişimi geçiçi bir görünmezlikle sonuçlanır. Zamanı bükmek demek maddeye ait titreşimlerin sayısal ritmine karşılık gelen zaman akış hızını değiştirmek demektir.Her alemin kendine ait bir zamanı vardır.Akışı, diğer alemlerinkinden farklıdır.Bu nedenle her alem sadece kendi zamanı içinde algılanabilir. Onun zamanı aşıldımı artık o alem yoktur; geçilen, içine girilen zamanın alemi vardır.Zamanın akış hızı, aktığı alemin madde yoğunluğu ile bağlantılı olarak hızlanır ve yavaşlar.Bu zaman formülüne göre diyebilirizki ''zaman çerçevesi = kütlenin yoğunluğu + kütleye ait enerjinin titreşim hızı''. Zamanın, evrendeki her yoğunluk ortamında farklı hızı vardır.Bu akışın bizim boyutumuzdaki hızı yaklaşık 300.000 km/sn'dir.Işık olarak algıladığımız foton yapıları bu zaman enerji akımı ile taşındıklarından bu hız dünyada ışık hızı olarak bilinmektedir. Sonuç olarak tüm evreni tek bir zaman dalgası kalıbı olarak ele alırsak daha öncede ifade ettiğimiz gibi bu dalganın enerji değerliliği ışık hızına ulaşan bir elektronun sahip olduğu kinetik enerji düzeyine karşılık gelir.Bu evrensel dalga fonksiyonunun dalga boyu yükseldikçe zaman ve uzayın boyutlarıda genişlemiş olur..Uzay ve zaman alanındaki her bir nokta aynı dalga aralığında ( zaman diliminde ) birleşerek tek bir evrensel dalga fonksiyonu ile gösterdiğimiz ana zaman dalgasını meydana getirmiş olurlar.Uzay/zamandaki her bir noktanın diğer noktayla olan bu zamansal uyumu evrende eş zamanlılık etkisi dediğimiz aynı boyutu ve uzay/zaman sürekliliğini paylaşma şeklinde ifade edilen boyutsal çerçeveyi meydana getirmiş olur. Uzay ve zaman sabit, birbirinden ayrı, mutlak değillerdir. Ether isimli bir çeşit sabit uzay dokusu diye bir şey yoktur.Uzayı kaplayan böyle bir dokudan bahsedilemez. Evren elektromanyetik bir denizdir.Zaman ve uzay bu elektromanyetik denizin bir yansımasıdır.Sabit, durağan bir referans noktası evrende mevcut değildir. Evren'deki her şey hareket, titreşim ve değişim halindedir. Bu bakış açısında evrensel olarak sabit ve tanımlanabilecek ''şu an'' yoktur. Fakat benim kendi araştırmalarıma göre ''zaman'' evrende farklı noktalarda farklı hızlarda aksada bu farklılık 'ana zaman tensörünün' belli bir orandaki genişleme ve daralma harmoniğine bağlı bir durumdur. Zaman kendi evrenimiz içerisinde esnesede, hafifçe kaymalara uğrasada evrende şimdi denen bir eşzamanlılık uyumunu inkar etmek büyük bir hata olur .Fakat şimdiki zamanın kendi içerisinde bir plastik gibi gerilip -esnemesi yada belli oranlarda eğrilip- bükülmesi evrendeki eşzamanlılık gerçeğini bozmaz. Çünkü esneyip gerilen zaman faktörü yine tekrar eski halini alacaktır.Gerilen bir yayın bırakılınca tekrar eski haline dönmesi gibi.Zamanda olağan üstü belli manyetik karışıklıklar altında esneyip bükülsede yine eski dengesine geri döner. Zaman dalgaları yapı olarak elektromanyetik bir dalga kalıbı olarak mevcut olsalarda bu zaman dalgaları bilinen ışık dalgaları ve su dalgaları yada ses dalgaları gibi değildirler.Nasıl ki ışık frekanslarının dalga boyu küçüldükçe ışığın enerji düzeyi yükseliyorsa bu gibi boyutlar arası zaman frekans bandında uzay boyutları yükseldikçe zaman dalgalarıda genişlemektedir.Boyutsal spektrumdaki her bir farklı boyuta ait zaman dalgasının dalga boyu birbirinden farklıdır.Zaten boyutları birbirinden ayıran zaman perdesi dediğimiz şey o boyuta ait zaman dalgalarının dalga boyu farklarından kaynaklanır.Boyutsal spektrumdaki zaman dalgasının dalga boyu genişledikçe o boyuta ait birim ışık hızı adımlarıda doğru orantılı olarak genişler.Ve dalga boyu büyüdükçe o zaman dalgasının enerji değerliliği de büyür.İşte üst boyutlara doğru yükselirken vibrasyonların hızlanması dediğimiz hadisede bu zaman dalgasına ait kinetizmal enerji değerliliğinin yükselmesi olayıdır. Normal ışık dalgalarında ya da ses dalgalarında dalga boyu küçüldükçe dalganın kinetizmal enerji değeri büyürken, zaman dalgalarında tam tersi olarak dalga boyu büyüdükçe dalganın enerji değerliliği ( yani en küçük ışık hızı adımı) büyümektedir.Yani zaman dalgasında yükselen enerji değerliliği ile dalganın boyu arasında doğru orantı vardır.Zaman dalgasının boyu kuramsal olarak sonsuz oranda daralıp genişleyebilir.Bu daralma ve genişlemeler 2 nin katsal oranları biçiminde yükselip alçalır. Evrensel dalga fonksiyonunu ifade eden Şimdi' ki Zaman Dalgası 'nın dalga boyu yükseldikçe bu zaman dalgasının dalga boyuyla doğru orantılı olan elemanter zaman kuantumu adını verdiğimiz bir AN ( 1ASn ) 'da bir öncekine göre daha da genişler.Bu bir 'AN' ışık dalgasının en kısa uzay aralığını kat etmesi için geçen en kısa zamansal süreyi ( 1ASn) ifade eder.Yani 300.000 Km/Sn olan ışık hızı belli bir zamanda belli bir mesafenin kat edilmesini ifade eder.Zamanın ve zamanla orantılı mesafenin bölünerek ulaşılabileceği en küçük ZAMAN, MESAFE ve HIZ aralığı C = [300.000Km /Sn] = [25x10*(-16) metre / 82x10* 10(-25)Saniye] 'dir.Üst uzay boyutlarına doğru yükseldikçe içine girilen her yeni boyutun elementer zaman kuantumu bir önceki boyutun elemanter zaman kuantumuna göre iki kat daha geniştir.Boyutlar bize ait C (ışık hızı) değerinin katları oranında yükselir. C , 2C , 4C , 8C, 16C , ..... gibi boyutsal katlar yükselir.
Semiyun isimli bir kişinin hem fikir olduğum benzer tabiriyle Zaman Makinesinin üç boyutlu aleme uygun vibrasyonel seviyesini yükselterek onu bir anda ortadan kaldırıp bir başka boyutun içine sokmak gerekir ki, ona 4. boyut demek nispeten daha uygun olur. Çünkü doğrudan doğruya üç ile dört arasında bir geçiş yoktur. O da nüanslar halinde kendini ortaya koyar. İşte vibrasyonel seviyeyi yükselterek bu nüanslar halindeki gittikçe yükselen boyutlar, alemler içine girerek kainatta mesafe gibi gözüken ya da sonsuz uzaklıkları ihtiva eden halleri çok kısa sürede almak mümkündür.
Bizim boyutumuzda A noktasından B noktasına gitmek 100 milyon ışık yılı gibi bir mesafe ve zaman aralığına karşılık gelmesine rağmen bir üst boyutta bu aralık dahada kısalmaktadır.Yani uzay gemimizle daha üst boyutlara yükseldikçe bizim için sonsuz olan mesafeler dakikalar ve kilometreler seviyesine dek küçülebilmektedir.Bizim boyutumuzdaki A ve B arası bir uzay aralığı bir üst boyutta C ve D kadarlık bir mesafeye karşılı gelmektedir.
Bir zaman makinesi kendi içeriğindeki ''iyon plazması'' motorunun ürettiği yüksek frekanslı elektromanyetik alanların Manyetik Rezonans ilkesi yardımıyla kendi uzay alanına bağlı zaman alanı çizgileriyle bağlantıya geçerek bu çizgileri büküp eğrilterek hafif bir zaman kayması etkisi yaratır.Böylece bu zaman kayması etkisi yerçekimsel bir asılım potansiyeline dönüştürülecek şekilde ayarlanarak yönlendirilir.Böylelikle zaman makinesi bir tür zaman eğrisi içerisinde kendi uzayını bir uçtan diğerine doğru ışık hızında yol alarak kat eder.Zaman makinesinin kendisi bir kurt deliği sistemidir.Kendi gravitik tünelini beraberinde taşır.Bir zaman makinesi aynı zamanda bir antigravitasyon makinesidir.Çekimsizlik ve çekim uzay/zamanın düz çizgilerinin eğriliğiyle bağlantılı olduğundan zaman aracı kendi yüksek frekanslı alansal güçlerinin uzay/zaman levhasına doğrudan etkisiyle kendi uzay/zaman çercevesini hafifçe değiştirerek yerçekimini(uzay/zamanın doğal eğriliğini) kendi çevresinde nötralize edebilir.Zaman makinesindeki ''manyetik iyon plazması tüpü'' bir antigravitasyon motorudur.Yada buna ''Yerçekimi Rezonansı Bobini'' de diyebiliriz.Bilimkurgu buna ''Warp Motoru'' diyor.Bazıları buna boyutsal geometriyi biçimleyen ''yerçekimsel motor'' demektedir.Bir zaman gemisi (zaman makinesi) kendi güç alanları üstünde yükselerek, alan gücü frekanslarını değiştirerek farklı boyutların uzay/zaman levhaları arasında özgürce yerdeğiştirebilir.Tüm mesele güç alanları sayesinde zaman ve yerçekimi ve kütle yoğunluğu kontrolü yada boyut kontrolü hadisesidir. Sevgili zaman yolculuğu araştırmacıları öncelikle bizi uzay/zaman ilintisinde ışık dalgaları yada gravitasyonel dalgalar hızında bir dalga gibi ışık hızında hareket ettirebilecek yada kaydırabilecek sevk yöntemlerini araştırmalıyız. Yerçekiminin elektroçekimsel ( electro-gravitational) yoldan ortadan kaldırılmasını ve kendi zaman ve uzay levhamızı eğip bükerek bir çeşit solucan deliği yaratımı altında ışık hızının üstünde bir hızla hiper uzayda yol almamızı temin eden şey bir tür ''elekro-gravitasyonel sevk motoru'' dur. Bu yönteme -Kuvvet Alanıyla İtici Güç- yöntemi denir. Temelde '' Alan vasıtasıyla itici güç projeleri elektriksel veya manyetik tesirle çevreye doğrudan doğruya etki etmeyi, iyonize olmuş bir akışkanı bir manyetik tüp içerisinde dairesel olarak hızlandırmayı öngörmektedir.Ve bu tüp içerisinden yayılan plazmatik enerji akımları zaman enerji akımına rezonans prensipleri uyarınca bağlanarak uzay-zaman levhasını kontrol edebilme fırsatını verir.Zaten bir zaman makinesi motoru bir karşıt çekim motorudur.Yerçekimini kontrol altına almak ve boyutlar arasında yer değiştirmek için uzay gemimiz (yada zaman gemisi demek daha doğru olur) içerisinde dairesel olarak döşenmiş helezonik tüpler denen bir sisteme ihtiyacamız vardır.Bu tenik donanım çalışmaya başladığında yer çekiminin tüm etkileri oluşan güç alanları sayesinde nötralize edilir.Aslında bu son derece basit bir ilkedir.Bu teknik donanım simit şeklinde içi elektron plazması dolu manyetik bir tüp esasına dayanır. Kuramsal olarak bu tüp içerisinde iyonize olmuş bir akışkanı hızlandırmak suretiyle yüksek frekanslı döner alanlar elde edilir.Bu alan frekansları ışık hızının üstünde bir hız frekansı enerjisine sahip ''takyon enerjisi'' seviyesinde bir hız ve enerji düzeyine dek yükseltilir.Bu yüksek boyutun enerji alanıyla kaplanan uzay aracı artık bir üst boyutun frekansları içerisine girerek ortadan kaybolur.Böylece zaman ve uzay sürekliliğinde sapmalar yaratarak bir üst boyuta geçeriz ve aynı kanaldan hareketle zaman içerisinde ileri ve geri hareket edebilme olanağına kavuşuruz. Solucandeliği modelleri kendi içinde kısmen doğrudur. Bu model bizi daha gerçekçi bir modele götürecek olan ön bir model olarak algılanmalıdır. Ve belki bu konuyu araştıran ve görüşme imkanı bulamayacağımız arkadaşlara çalışmalarımda ulaştığım nihai bir sonuçtan bahsetmek istiyorum; bakın bu zaman aracı tipik bir küresel bilya gibi düşünülebilir. Bu küresel araç kendi içinde ki plazmatik enerji akımlarını ayarlayarak kendisini küresel bir alan gücü şeklinde saran manyetik bir güç alanı üretecektir. Bu araç kendi ürettiği enerji alanları içerisinde kendi uzay/zaman düzlüğünü 'çukurlaştırıp -eğerek' kendisini bu eğrilik içerisine gizler. Bunun daha açık ifadesi; araç kendi doğal zaman akışını kendi çevresinde hafifçe değiştirir. Aracın ürettiği alan gücü uzay/zaman geometrisini hafifçe çarpıtarak bozar. Burda dikkat edilmesi gereken nokta kendi uzay-zaman çizğilerimizi bükerek bizi uzay çizgilerimiz boyunca yer - zaman ilintisinde kaydıran bu yönlendirilmiş yerçekimsel potansiyel etkisi altında ışık hızını asla aşamayacağımız gerçeğidir. Eğer zaman yolculuğundan ve ışık hızını aşmaktan söz edeceksek bu uzay/zaman eğriligini yaratan alansal enerjinin E = h . f değerindeki f = dalgaboyu x ışıkhızı (C ) bağıntısında gizlenen C sabitesini ''Işık Frekanlarını 12,3 x 10* (22) değerinin üstüne çıkararak'' aşmalısınız. Bu, UFO içindeki dairesel olarak döşenmiş helezonik tüpler ( manyetik tüp ) içerisinde yer alan elektron plazmasının yüksek güçteki döner alanlar altında ışık hızı ve daha üstü hızlara çıkarılıp sinkrotron ışıma denen ısıl nitelikte olmayan bir soğuk ışıma alanının üretilmesi sayesinde mümkündür. Boyutlar bize ait C (ışık hızı) değerinin katları oranında yükselir. C , 2C , 4C , 8C, 16C , ..... gibi boyutsal katlar yükselir. Ve boyutları aşmanın sırrı manyetik bir tüp içerisinde dairesel olarak dolanan rölativistik hızlardaki elektron dinamiğinde saklıdır. Bir kere zaman yolculuğunu yapmayı kafaya koymuş arkadaşlar hangi zaman dilimine nasıl bir ayarlamayla gittiğimizi bunu nasıl ayarladığımızı anlamak zorundadırlar.Zaman aracının güç ve itme sistemine bağlı bilgisayarı proglamak için ve aracı istenilen zaman dilimi içerisine transfer edebilmek için az çok dört boyutlu hareketi anlamak zorundasınız.Bu hareketi bir kez daha anlatacak olursak şöyle diyebiliriz:
Yukarıdaki diyağramda üst boyutlara geçen bir zaman makinesinin üst titreşim oktavlarına çıktıkça zamanın daha ileri ve geri boyutlarına doğru sıçrayabildiği ifade edilmiştir.[ Çizim birebir bir orantıyla çizilmemiştir.] Aslında hemen bizim bir üst titreşim oktavımız( 2.Titreşim oktavımız) olan '2C' kadarlık( 2ASn) ŞİMDİ'sel birim zaman genişliğine sahip bir üst uzay/zaman levhası içerisinden istediğimiz uzak zaman dilimlerine doğru geçiş yapamayız.Bir üst titreşim oktavımız içerisinden hareketle sadece kendi boyutumuza ait en küçük zaman kuantumu dilimi(1Asn) kadarlık bir geçmişe ve geleceğe geçiş yapabiliriz.Sonuçta 12,3x10*(22) tane 1ASn'nin toplamı olan BİR SANİYE (1Sn) kadarlık geçmişe ve geleceğe doğru bir zaman sürecini atlamak istiyorsak ''?'' titreşim oktavına dek zaman aracının alansal enerji değerini yükseltmeliyiz.
Bu zaman geçişleri ve zaman atlamaları oranları, yükselen boyutsal katlar ve titreşim oktavlarına bağlı olarak 2 nin katsal oranları biçiminde sonsuza dek yükselerek devam eder.Eğer kendi boyutumuzda yarım saniyelik zaman dilimi kadar geçmişe yada geleceğe sıçramak istiyorsak BİR SANİYE [12,3X10*(22) tane 1Asn] kadarlık bir üst zaman genişliği içerisine geçmek ve o boyuttan kendi zamanımızın ileri ve geri evreleri içerisine geçmiş olmayı düşünmüş olmamız lazım. Zaman, enerjinin iç hız frekansları şeklinde kendini gizleyen bir çeşit akım yada ritmik bir sarkaç hareketini andıran bir 'titreşimsel sayım' dır.(Bu titreşim dalgaları bir dördüncü boyutta asılı duran dalgalar şeklinde birbiri ardına dizilerek bir zaman frekans bandını oluştururlar.) Ve hafif bir zaman sapması kendi boyutumuzu ifade eden temel titreşim modunda bir harmonik sapmadır. Bu ise uzay/zaman çerçevesinin bir parçası olan maddenin hafifçe silinerek transparan bir saydamlığa dönüşmesi demektir. Ve sonuçta uzay/zamanın geometrik çerçevesinin çizğilerinde bir eğrileşmeyi yaratan enerji alanları etkisi bizi kendi uzayımız içinde ışık hızında yerçekimsel bir sevkle nakledebilse de bu sevk kendi zaman akış hızımızla paralel bir hıza sahip ışık hızı limitinde bir hız sağlar.Yani kendi zaman akımlarımız bizi ışık hızında yürütürken kendimizi üst uzayın üstzaman akımlarına bağlarsak ışıktan daha hızlı bir biçimde yol alırız. Ve kendimizi üst uzayın 'zaman enerji akımlarına' bağlayıp üst ışık hızıyla üst uzayda yol almakla kendi uzayımızda daha kısa sürede daha büyük mesafeleri kat edebiliriz. Dikkat edin şimdi zaten uzay içinde uzay gemimizi yerçekimsel bir hızla gravitik bir dalga peşine takarak kendimizi bir ışık dalgası hızında sevk etmek olasıdır. Buraya kadarlık olan anlatımlarımda GRAVİTASYONEL SEVK yöntemini kavramış olmanız lazım.Daha sonra ZAMANIN DALGA YAPISI 'nı kavramış olmanız lazım.BOYUTLAR DEDİĞİMİZ HADİSENİN FARKLI AÇILARDAKİ ZAMAN DALGALARI SPEKTRUMLARININ(TAYFLARININ) BİR GÖSTERGESİ OLDUĞUNU KAVRAMANIZ LAZIM.Geçmiş yada gelecek zaman boyutları, üst yada alt zaman boyutları dediğimiz hadiseyi ve bu boyutların birbirleriyle olan bağlantılarını ve yine bu boyutlar arası geçişleri anlamanız ve kavrayabilmeniz lazım bunun içinde soyut düşünebilme yeteneğinizin gelişmiş olması lazım. Zaman yolculuğunun kuramsal içeriğini ve bu zamandaki hareketin nasıl bir hareket olduğunu anlayıp kavradıktan sonra en son aşama olan zaman yolculuğunu sağlayacak bir zaman makinesinin teknik düzeydeki tasarım bilgisi karşımıza çıkar.Bir zaman makinesi nasıl olmalıdır?Bir zaman makinesi nasıl yapılır?
Zaman makinesinin bu ''Helezonik İyon Tüpü Motoru'' bir dizi bobin ve mıknatıs sistemleriyle çevrilerekten manyetik tüp içerisinde yüksek güçte döner alanlar yaratılır.Bu döner alan etkisi manyetik tüpteki elektron plazmasını ışık hızı ve daha üstü hızlarda dairesel bir harekete zorlar.Dairesel manyetik tüpün içerisindeki elektron yüklerinin göreceli hızı hemen hemen sonsuza ulaşabilir. Çok yoğun bir elektron plazması bu manyetik tüpte dolanarak tüm sistemi içerisine alan yüksek frekanslı elektromanyetik alanlar meydana getirir.Tüp içerisinde ışık hızında dolanan elektronlar f = 12,3 x 10*(22) Hz 'lik bir frekans ve dalga boyu aralığına ulaştığında Zaman Makinesinin güç alanları uzay/zamanın devirsel titreşimlerine ait evrensel zaman dalgası alanıyla rezonatif bir ilişkiye girer.İşte tam bu alanların senkronizasyonu noktasında uzay/zamanın serbest çizğileriyle zaman makinesinin güç alanı çizgileri birbiri üstüne binerek birbirini örten bir şekilde birleşirler.Bu birleşik alan, elektromanyetizmayla gravitasyonik alanların tek bir elektrogravitasyonel alan yapısı altında birleştirilmesidir.
Bu şekilsel ifadeleri siz zaman yolculuğu araştırmacıları için hazırladım.Bazen binlerce kelimenin ve matematiksel formüllerin ifade edemediği şeyi bir resim ifade edebilir.Zaman makinesinin elektromanyetik alan gücü küresel yada dairesel tipteki makineyi sardığında oluşan alan gücünün dalga boyu, bizim evrenimize ait zaman dalgasının elektromanyetik yapılı dalga boyuyla senkron hale geçtiğinde bizi içine alan kendi uzay ve zaman geometrimizi kontrol edebilir hale geliriz.Zaman akış hızıyla doğru orantılı olarak ''bir dalga yapısında olan uzay alanının'' devirsel bir titreşim hızı vardır.Bu titreşim hızı bizim boyutlar arası frekans skalamızı yani temel titreşim oktavımızı ifade eder.İşte bir üçüncü boyuttan dördüncü boyuta geçmek denen şey bir alt titreşim oktavından bir üst titreşim oktavına geçmeyi ifade eder.
Zaman Makinesinin tabanına oturtulmuş manyetik iyon tüpü içerisindeki plazmanın dairesel hareketi kuramsal açıdan sınırsız olarak yükseltilebilir.İşte tüp içindeki elektronların bu ivmeli hareketleri sonucu oluşan elektromanyetik alan gücünün vibrasyonel seviyesini yükselterek bu nüanslar halindeki gittikçe yükselen boyutlar, alemler yada diğer bir ifadeyle farklı titreşim oktavları içine girerek ve o boyutlarda( o tireşim alanlarında) hareket ederek kendi boyutumuzdaki ışık yıllarıyla ölçülen mekansal mesafeleri ve sonsuz geçmiş ve geleceğe doğru olan zamansal mesafeleride bir anda atlamak mümkündür. Ben usta bir formel bilimci değilim sadece Lise mezunu bir bilim araştırmacısıyım. Fakat zaman boyutu konusunda benim düşünceme paralel olan Prof.Dewey B.Larson 'un bu konudaki matematiksel tanımlarını kendimce destekliyorum. Çünkü o' da altı boyutlu bir evren fikrini savunmaktadır. Ki bu benim düşüncemle uyumludur. Zira zaman yolculuğunu anlamak içinde altı boyutlu evren fikri bence son derece cazip bir fikirdir. Dr.Dewey B.Larson altı boyut olduğunu varsaydı ve bunları uzayın üç ve zamanın üç boyutu olarak isimlendirdi..Bizim gözlemleyebildiğimiz üç boyutlu uzayımıza benzer olarak, üçboyutlu koordinatları olan zaman kavramını getirdi. Biz insanlar zamanı tek boyutlu olarak düşünmeye alışığız ; zamanı, tek bir yöne doğru akan bir akım olarak kabül ediyoruz. Ama birkez kabül edip kavrayabildiğimiz taktirde, üçboyutlu zaman, matematiksel olarak daha rahat ifade edilebilen bir kavramdır.Bir zaman aracıda üçboyutlu uzayda seyreden bir gemi gibi dört boyutlu zaman kordinatlarının üçboyutlu haritalara dönüştürülmüş koordinat dizgelerinde yolunu bularak zaman ve uzayın diğer noktalarına doğru ilerler.Dördüncü boyut olan ZAMAN öteki imajiner X, Y, Z boyutlarından biridir, Uzunluk olarak giremez (Metreküpten ötesi yoktur) bu kez ZAMAN (V-1 kök içinde) olarak kendini gösterir. Zaman aslında tek bir boyut değil, öteki üç uzay boyutu gibi üçboyutlu bir mekansallığa sahip bir tür matrikstir.Peter Demıanovıch Ouspensky' e görede evren en son haliyle altı boyutlu bir yapıdır.
UFO temascılarına göre, UFO'lar, bizim göklerimizde görünebilmek için titreşimlerini düşürüyorlardı.Dr. Dewey. B.Larson tarafından ifade edilen tüm madde evreni de, zaman/uzay salt alanının titreşim oranına (frekansına) ve devir adedine bağlıdır. Temascılar, zamanın aslında bizim düşündüğümüz gibi olmadığını söylüyorlardı. Larson' da aynı şeyi söylüyor. UFO'ların aynı bizim üç boyutlu uzayımızdaki hareketimize benzer şekilde, zaman'da(dördüncü boyut içerisinde) hareket ettikleri söyleniyordu. Larson'un uzay gibi zaman boyutunuda üçboyutlu bir alan matriksine indirgemesi ile üçü uzay ve üçü zaman boyutu olmak üzere altı boyutlu bir yüksek mekan fikrini benimsemesi ile Larson düşüncesinde ''zaman'da yolculuk'' uzayın üç boyutlu koordinatlarında hareketten çokta farklı değildir. Dewey.B.Larson'un fizik kuramına göre her şey hareket ve titreşimden ibarettir.Buna göre fiziksel alemi meydana getiren temel titreşim değişir.Ve bu yoğunluk değişiklikleri arasındaki kısa zaman süresinde farklı bir parametreler takımı yaratır; bu da yeni bir varlık tipinin ortaya çıkmasına olanak verir.Yani uzaya(vakum enerjisine) bağlı zaman akım hızıyla uyumlu temel titreşim hızındaki bir sapma sonucunda yeni bir uzay/zaman sürekliliği içerisine doğru bir sapma gerçekleşir.Enerjiye ait geometrik kafesin ''n'' boyutlarında bir değişim (üçüncü boyuttan dördüncü boyuta geçiş) yine fiziksel enerji örtüsüne ait temel titreşim hızında bir sapmadır.Uzayın üç boyutlu geometrik enerji örtüsünün bir dördüncü boyuta doğru bükülmesi bu elektromanyetik uzay/zaman kumaşına ait bir hız frekansı değişimidir.Bu değişim ise boyutsal bir faz farkı denen zaman kayması fenomenine karşılık gelir. Bizler zamanı ve zaman dilimlerinin konumlanışını sınırlı zihnimizle tek boyutlu bir çizgi gibi görmeye alışık olduğumuz için zaman makinesinin zaman içindeki yer değiştirimini bir türlü kavrayamıyoruz.Çoğu insan zaman makinesini tek boyutlu bir zaman çizgisi üstünde sanki tren rayında ''ileri - geri'' giden bir lokomotif gibi düşünmeye alışık! Zamansızlığı ve zamanı anlayamayan sınırlı bir zihine zaman yolculuğunu ve zamandaki hareket dinamiğini anlatmak çok zordur.İçinde bulunulan kültür düzeyi böyle bir zamansal hareketi anlamayı zorlaştırmaktadır.Aslında zamanda yolculuğu kuantum alanlarındaki bir elektronun davranışları düzeyinde tanımlamak lazım.Bir elektron düzeyinde bir boyuttan diğerine geçmeyi ve en küçük zaman dilimleri arasında yer değiştirmeyi düşünmüş olmamız lazım.İşte burda ALAN, PARÇACIK, DALGA, KÜTLE, ENERJİ ZAMAN, UZAY ve BOYUT kavramlarının birbiriyle olan bağlantısı çözüme kavuştuğunda ve bu kavramların birleşik anlayışına hem sezgi düzeyinde hemde matematiksel düzeyde ulaşıldığında bir boyut atlama makinesi olan zaman makinesinin de yapımı gündeme gelebilir. Bu zamandaki hareketi insanlığın şu anki kavramlarını ve hayal gücünü zorlayarak anlatmak istersek şöyle diyebiliriz: Geçmiş ya da gelecek zaman dilimlerine ait üç boyutlu holografik uzay levhaları bizim şimdiki zaman/uzay levhasını 90 derecelik yatay bir açıda keserek ardardına dizilirler.( bir biri ardına gelen zaman dalgaları katarı / AN' sal noktaların ardardına gelerek bir yatay zaman çizğisini oluşturması!) Bizim boyutumuzun şimdiki zaman/uzay levhasını 90 derecelik dikmesel bir açıyla kesen ''şimdiki üst uzay/zaman levhasının'' içerisine doğru bir zaman kaymasıyla(frekans değişimiyle) geçerek ve üst uzay/zaman levhasında belli bir rotada hareket ederek ve daha sonra yine bir zaman kayması etkisiyle tekrardan frekanslarımızı düşürerek kendi boyutumuza ait farklı bir zaman/uzay noktası içerisine geçiş yapmış oluruz.Şimdi ben burda ne demek istedim? bu anlatılanları toparlayacak olursak diyebilirizki geçmiş ve gelecek zaman dilimlerine ait üç boyutlu hologramik uzay levhalarının her bir noktası ''şimdiki üst uzay/zaman levhasının'' hologramik boyutsal çerçevesi içerisinde noktasal bir iz düşüme sahiptir.Buna göre üst uzaya (dördüncü boyuta = üst titreşim oktavına) geçen bir uzay aracı yada zaman makinesi iki boyutlu bir zeminden üç boyutlu bir zemin ortamına geçen bir uçağa benzer.Aslında zaman makinesinin üç boyutlu uzaydan dördüncü boyuta geçişi aynen yerden havalan bir uçağın haline benzer.İki boyutlu zeminden üç boyutlu zemine geçiş gibi!! İşte bu gibi üst uzaya çıkmakla kendi şimdiki zamanımızın her iki yanında yer alan ileri ve geri zaman dalgamız içerisine geçiş için kendi zaman birimimizden daha geniş bir zaman boyutuna doğru yükselmiş oluruz.Böylece kendi içerisinde bulunduğumuz şimdiki zaman dalgasını (Bir AN'ı) genişleterek(maddenin vibrasyonlarını yükselterek) bir önceki ve bir sonraki geçmiş ve gelecek zaman dalgamızla ( her iki AN' lada)senkronize hale geçeriz.Diğer AN' larla da,(kendi bir AN' ımız içerisindeki birbirine eşzamanlı noktalar kümesi sayesinde tüm uzay noktalarıyla aynı boyutsal ortamı paylaşmak gibi) eşzamanlı bir konumda olduğumuz bir üst boyut realitesine-üst zaman dalgası içerisine- yükselmiş oluruz.Böylelikle alt boyuta ait iki zaman noktası arası mesafe bir üst boyutta üst uzaysal bir mesafe aralığına dönüşür.Böylelikle üst uzaysal bir hareketle kendi diğer zaman noktalarımıza doğru sanki üç boyutlu uzaydaki noktalar arasında yer değiştirir gibi hareket edebiliriz.Aşağıdaki şekilde bu hareket tarzı görülmektedir. H.G.Wells 1895 ten 1908' e kadar bir çok hikaye yazmıştır.Bu romanlardan dünyaca ün kazanmış Zaman Makinesi adlı hikayesi Wells okurları arasında en bilinenidir.Wells' in Zaman Makinesi adlı romanı Jules Verne'nin Aya Seyahat adlı romanıyla tarihsel açıdan kıyaslanabilir. Jules Verne 1800 'lerde ele alınmış Aya Seyahat adlı hikayesinde 1969 'taki Aya yolculuğun genel bir bilimsel çerçevesini ortaya koyduğu gibi H.G.Wells ' te Zaman Makinesi adlı romanıyla gelecekte yapılacak zaman yolculuğunun bilimsel çerçevesine dair doğru bir tahminde bulunmaktadır.Aşağıda H.G.Wells 'in Zaman Makinesi hikayesinden kısa bir kesiti ilginize sunmak istiyorum.Wells'in zaman yolculuğuna dair olan ön görüleri hemen hemen benim ön görülerimle de benzeşmektedir.Wells kendi çağının sınırlı kavramları ve fen bilgisi ile zaman yolculuğuna dair isabetli tahminlerde bulunmaktadır.
Paul Davies: << Bundan yüzyıl önce bazı insanlar, insanın dış uzaya yolculuk yapabileceğine inanmıştı.O zamanlar uzay yolculuğu da aynen zaman yolculuğu gibi bilim kurgusal bir şeydi.Bugün ise uzay yolculuğu gayet olağan bir şey haline gelmiş durumda. Peki zaman yolculuğu da bir gün gayet olağan bir şey haline gelebilir mi? >> ( ''Bir zaman makinesi yapmak'' kitabından /yazar: Paul Davies)
H.G.Wells: Zaman Makinesi [Kolaylık olmak üzere
hikayemizde kendisinden Zaman Seyyahı namiyle bahsedeceğimiz alim
hepimizi, icat ettiği zaman makinesini göstermek üzere akşam yemeği için
evine davet etmişti. Yemekten sonra hepimiz koyu bir sohbete dalmıştık.
Gecenin ilerleyen saatlerinde zaman seyyahı bize karışık bir meseleyi izah
ediyordu.Hepimiz koltuklarımıza oturmuş onu dinliyorduk.
Zaman Seyyahı: ‘‘Sözlerimi dikkatle takip etmelisiniz.Hemen hemen dünyaca kabül edilmiş bir iki fikre açıklık getirmek mecburiyetindeyim.Mesela, size akademide öğrettikleri geometri yanlış bir telakki( kabül) üzerine kurulmuştur.’’ Dinleyicilerden münakaşacı ve kızıl saçlı bir zat olan Filby, ‘‘Meseleye başlamak için bizden bu kadar büyük bir şey istemek biraz fazla değil mi?’’ diye sordu.
‘‘Hiçbir şeyi makul bir sebeb olmadan kabül etmenizi isteyecek değilim.Birazdan arzu ettiğim kadarını kabül edeceksiniz.Şüphesiz bilirsiniz ki, riyazi bir hattın, yani kalınlığı sıfır olan bir hattın, hakiki mevcudiyeti yoktur.Size bunu öğrettiler, değil mi? İki boyutlu olan, derinliği olmayan bir sathın da hakiki mevcudiyeti yoktur.Bunlar sırf mücerret yani hayali şeylerdir.’’ Ruhiyatçı: ‘‘Doğru,’’ dedi. ‘‘Sonra yalnız uzunluğu, enliliği, ve kalınlığı(derinliği), olan bir küpün de hakiki bir mevcudiyeti olamaz’’ Filby, ‘‘İşte buna itiraz ederim,’’ dedi. Sulb bir cisim elbet mevcut olabilir. Bütün hakiki şeyler...’’ ‘‘Ekseri kimseler de öyle zanneder.Fakat biraz durunuz.Bir anda gelip geçen bir küpün hakiki bir mevcudiyeti olabilir mi?’’ Filby: ‘‘Anlayamadım dedi. ‘‘Kısa bir zaman bile devam etmeyen bir küpün hakiki bir mevcudiyeti olabilir mi?’’ Filby düşünceye daldı.Zaman Seyyahı devam etti: ‘‘Açıkçası herhangi hakiki bir cismin dört istikamete doğru bir yönelimi(uzanımı), yani: Uzunluğu, Enliliği, Kalınlığı(derinliği) ve -devamı olmalıdır.Fakat, şimdi izah edeceğim gibi benliğimizdeki tabi bir zaaf yüzünden, hep bu hakikati gözden kaçırmaya meylederiz.Hakikatte dört boyut vardır: bunlardan üçü mekanın üç düzlemi(sathı) dediğimiz boyutlar, dördüncüsü de zamandır.Bununla beraber, herkeste ilk üç boyut ile sonuncusu arasında hakiki(gerçek) olmayan bir fark gözetmek meyli vardır, çünkü şuurumuz dördüncü boyut üzerinde hayatımızın başından sonuna kadar aynı istikamette durmaksızın hareket eder.’’ Herkes pür dikkat Zaman Seyyahını dinliyordu. Zaman Seyyahı, biraz keyiflenerek: ‘‘Şimdi,’’ dedi, ‘‘bu gerçeğin böyle herkesin gözünden kaçması şaşılacak bir şey değil mi?Dördüncü boyuttan bahseden bazı kimseler neyi kastettiklerini bilmezler, halbuki aslında dördüncü boyuttan maksat budur.Bu, ‘zamanı’ farklı bir noktadan görmekten başka bir şey değildir.Mekanın diğer üç boyutu ile zaman arasında hiçbir fark yoktur.Yalnız sonuncu boyut üzerinde şuurumuz hareket etmektedir, işte o kadar.Fakat bazı aptallar bu fikri ters tarafından ele almışlardır.Onların bu dördüncü boyut hakkındaki iddialarını hepiniz işittiniz değil mi? Taşralı Belediye Reisi: ‘‘Ben işitmedim,’’ dedi. ‘‘İddiaları şundan ibarettir. Riyaziyecilerimizin kabül ettikleri şekilde Mekandan boyutlu diye bahsedilir.Bunlara da Uzunluk, Enlilik, ve Kalınlık(derinlik) denebilir.Bu mekan daima bir diğerini dikene kesen üç ayrı uzam boyutu ele alınarak tarif edilir.Bazı filozof görüşlü kimseler şöyle sormaktadırlar: niçin bilhassa üç boyut olsun? Niçin öbür üç istikamete dikine inen başka bir istikamet bulunmasın? Hatta bu kişiler Dört Boyutlu bir geometri kurmaya da çalışmışlardır.Bundan daha bir ay evvel Profesör Simon Newcomb bunu New York Riyaziyeciler Cemiyetine izah ediyordu.Biliriz ki yalnız iki boyutu olan bir satıh üzerinde üç boyutlu bir cismin şeklini temsil edebiliriz; aynı şekilde, yapabilseler, üç boyutlu cisimlerle dört boyutlu bir cismi( Hiper küp) de temsil edebileceklerini zannediyorlar..Anlıyor musunuz?’’ Taşralı Belediye Reisi ‘‘Zannederim’’ diye mırıldandı.Bira düşüncelere daldı ve ‘‘zannederim şimdi anlıyorum’’ dedi. Zaman Seyyahı hepimize şöyle bir bakarak odadan dışarı çıktı ve uzun koridordan laboratuarına doğru gittiğini gördük.Ruhiyatçı bize bakarak: ‘‘Ne gösterecek acaba’’ diye sordu.Herkes kendi arasında Zaman Seyyahının söylediklerini tartışırken Zaman Seyyahı içeri girdi.Elinde tuttuğu şey küçük bir masa saati büyüklüğünde, çok narin bir surette yapılmış, parlak madeni bir çerçeveydi.İçinde şeffaf billuri bir madde ile fildişi vardı. Zaman Seyyahı elindeki bu aleti şöminenin karşısındaki sehpanın üstüne koydu.Zaman Seyyahı bir sandalye alarak sehpanın yanına geçti.Odadaki herkes sehpanın üstünde duran bu ilginç makineye doğru bakıyordu. Zaman Seyyahı önce bize, sonra getirdiği mekanizmaya baktı. Ruhiyatçı: ‘’E?’’ dedi. Zaman Seyyahı dirseklerini sehpaya dayayıp ellerini getirdiği aletin üst tarafında kavuşturarak cevap verdi: ‘‘Şu küçük alet bir modelden ibarettir.Zaman içinde seyahat edecek olan makinanın planıdır.Dikkat ederseniz son derece eğri gibi görünüyor, şu çubuğun, adeta hakiki değilmiş gibi, pırıldayan acaip bir manzarası var.’’ Bu kısma eliyle işaret etti. ‘‘Aynı zamanda şurada ve şurada iki tane beyaz küçük manivela var.’’ Doktor sandalyasından kalkarak gözlerini makinanın içine dikti, ve: ‘‘Çok güzel yapılmış’’dedi. Zaman Seyyahı: ‘‘Yapması iki sene sürdü,’’ diye cevap verdi..
H.G.Wells’in hikaye düzeyinde ele aldığı zaman yolculuğu konusuna dair olan bakış açısı, bu konuda bilimsel diyebileceğimiz görecelik kuramını ve kuantum fiziğinin alan denklemlerini içine alan Kip Thorn’un solucan deliği ve karadelikler kuramlarından, hatta Richart Gott’ın kozmik sicimler kuramı, Frank Tipler’in Tipler silindiri adını verdiği bir çok kuramdan daha gerçekçi bir yaklaşımdır.Bir zaman makinesi kendi içindeki mekanik yada elektronik düzeneklerce üretilen elektromanyetik güç alanlarını kullanarak bu güç alanlarının dönüştürücü gücü sayesinde kendisini oluşturan atom içi parçaçık hareketlerine ait hızı arttıraraktan ışık hızının üstünde bir titreşim hızıyla bir üst zaman akım hızı içerisine geçiş yapabilir.Wells’in tarifiyle bir zaman makinesi bir topacı andıran hareketiyle kendi ekseni etrafında -kendi çevresinde- zamanın akış hızından(ışık hızından daha hızlı) çok daha hızlı bir şekilde dönerek ortadan kaybolur.Aslında bu ışık hızının aşılması meselesi öyle mekanik bir dönüş gücüyle mümkün olmaz. Mesele zaman makinesine ait maddeyi oluşturan enerji yoğunluğunun bu boyutsal çerçeveyi belirleyen enerji değerliliğinin üstünde bir kuantum enerji değerliliğine yükseltilmesidir. Benim zaman yolculuğu kuramım Wells'in Zaman Seyyahı'nın düşündüğü zaman makinesi modelinden daha farklı bir zaman makinesi modelini öngörmektedir.Kendi çizimlerim doğrultusunda yaptırdığım zaman makinesi modelim aşağıda görülmektedir (Resimleri kendi web kameramla kendi odamda çektim).Umarım bugün için evdeki sehpanın üstüne koyup resimlerini çektiğim bu 'Model Zaman Makinesi'nin daha büyük boyutta olanını inşa edip uzak zamanlara ve uzak yıldızlara yolculuk edebiliriz
Sonuçta bilim dünyası anlamalıdır ki bir uzay aracınının materyal kalıbını mekanik olarak ileri iterek hızlandırmaya çalışmakla yada kendi ekseninde kabaca döndürmeye çalışmakla ışık hızını değil aşmak ışık hızının yarısına yaklaşmak bile bir hayalden ibarettir.Zaten o hıza mekanik bir itişle yaklaşan bir madde ışık hızına yaklaşmadan erir hatta yüksek ısıdan dolayı buharlaşmaya başlar.Demek ki jet motor sistemleriyle, tepkimel iyon ve foton roket sistemleriyle, pistonlarla kayış sistemleriyle, dev yakıt tanklarıyla, buhar gücüyle , nükleer füzyon gücüyle, elektrik motor gücüyle ve turbo jet itimi sitemleriyle bir makine ışık hızında hareket ettirilemez.Yada henüz daha bilmediğimiz güçlü ve yoğun elektromanyetik şok dalgaları yöntemleriyle elektromanyetik ve elektrostatik dalga şoklarıyla bir itiş gücü sağlasakta tüm bu madde ve plazmik enerji basıncı ve itişine dayalı yötemlerle değil zamanı aşmak(ışık hızını) uzayda bile yeterli oranda kayda değer bir hız sağlayamayız.Belki birkaç saatte AYA varabiliriz. Fakat ya birkaç milyon ışık yılı olan yıldızlar arası mesafeleri nasıl bir anda atlayabileceğiz? Biz ciddi bir yıldızlar arası yolculuk yapmaktan bahsediyorsak zaten değil ışık hızı, ışık hızının çok çok ötesinde hızlar sağlayabilecek sevk metotlarını düşünmüş olmamız lazım.Bunun başka bir alternatifi yok!! Işık hızını aşacaksınız! Ama nasıl aşacaksınız? NASA'nın dev yakıt tankından ibaret tepkimel jet itiş motorlarıyla yada F16 savaş uçakları teknolojisiyle yada espiritüel bir dille diyebilirizki son model bir Ferrari marka arabayla da ışık hızını aşamazsınız. Şimdi bu ışık hızını aşma hadisesi için mutlaka ama mutlaka bir üst uzay/zaman kavramını yada olgusunu anlamış olmak kavramış olmak lazım.Başka türlü ışık hızını aşmanın imkanı yoktur.Bunu tüm insanlığın en gelişmiş bilim zekalarına altını çize çize burada söylüyorum.Haa şimdi bunun içinde önce gravitasyonel dalgaları iyi analiz etmemiz lazım.Önce bilmelisinizki bu boyutta elde edilebilecek en yüksek hız ışık hızıdır.Zaten ışık hızını aşma meselesi bir üst uzaya geçme meselesidir.Bu boyutta hiçbir güç bizi birden sürekli bir hızlanmayla ışık hızına ve daha üstü hızlara çıkartamaz!!Üst boyuta geçmek demek uzay gemisi gövdesinin ileri doğru hızlandırılarak itilip hızının arttırılması ile de mümkün değildir. Işık hızı bir duvarsa normal itiş gücü sistemleriyle bu duvarı kırıp geçemeyiz.Hızlanarak bu duvarı kırıp geçmeyi düşünmeden önce uzay gemisini bir adım bile hareket ettirmeden yerinde titreşimler şeklinde bir nevi maddeyi oluşturan kuantların vektörel dönüş hızını hızlandırarak duran bir maddeyi birden ortadan kaldırarak bir üst uzayın içerisinden uzanan gravitasyonik bir tünel etkisiyle ışık hızı duvarının üstünden yada altından atlayıp geçerek uzay /zamandaki büyük mesafeler arasında bir anda sıçramak mümkündür. ''Gravitik Tünel'', Manyetik Rezonans Genligi do ğrultusunda yer alan ve çevre uzayımızı 90 derecelik bir dik açıyla dördüncü boyut düzlemi doğrultusunda kesip uzanan bir iç-uzay düzlemidir.Aşırı manyetik alanlar, üçboyutlu uzayı bir dört boyutlu derinlik kazanımı yönünde polarizler, küre yüzeyi dediğimiz bir yay çemberini andıran çevresel uzayımızdan ''tünel'' dediğimiz öteki iç uzaya yani çap doğrultusundaki üçüncü düzleme (Gravitik düzlem/wormhole) doğru bir kapı açar.Uzay gemisini oluşturan madde zaten kuantum kökenlidir. Maddenin temeli kuantum enerji paketleridir. Tüm ''uzay-zaman'' kuantik bir enerji denizi dir. Evrende ne varsa, bu enerji noktacıkları olan kuant noktacıklarından yapılmıştır.Atomaltı çekirdek ve onun altındaki her şey, yıldızlar, toz ve gaz bulutları, uzay ne varsa bu kuantlardır. Peki bu kuantların ardında ne var? sorusu bizi, başka bir boyuta çıkaracaktır: Tünellere! ( Zaman ve uzay yolculuğunun şematik ifadesi ) Amatörce ve akademik sevilerde yapılan wormhole(solucan deliği tünelleri) araştırmaları çok muallak ve bulanık bir tablo çizmektedir..Kimse neyin ne olduğunu ve bir wormhole'ün ne anlama geldiğini maalesef tam olarak bilemiyor.Aşırı elektromanyetik yoğun alanlar uzaya bağlı zaman akım hızını ana zaman akış hızının dışındaki düzeylere doğru saptıracak bir ''etkinlik dalgası gücüne'' sahip olmaz.Böyle bir etkinlik dalgası uzay/ zaman kafes çizğilerini geçiçi bir süreliğine lastik gibi esnetip bükerek uzay gemisini maksimum ışık hızı limitinde bir gravitasyonik sapan etkisiyle fırlatabilecek bir çekimsel dalga yada çekimsel tünel etkisi yaratabilir.Burdaki zaman kayması etkisi ile bükülen uzay/ zaman çizğileri Şimdi'ki zaman tensörünün dışına geçit veremeyen bir bükülmeyle -ışık hızında bir gravitasyonel dalgalanmayla- uzay gemisinin altındaki uzayı yürüterek kaydırmış olur.Aslında burda hareket eden uzay gemisinin kendisi değil uzay gemisini içine alan uzay/zaman baloncuğudur.Zaman kaymasıyla üst uzaya doğru gerçek bir tünel etkisi yaratmak istiyorsak maddeyi oluşturan kuantların titreşim hızları üstünde hakimiyet kurmamız gerekmektedir. Üst boyuta geçmek geminin moleküler ve atom altı parçaçık mekaniklerine ve kuantumsal durumlara egemen olmakla mümkündür.Uzay gemisinin kendisi bir madde parçacığıdır.Bu madde bir enerji yoğunluğudur.Bu enerjininde bu boyutsal skalayı ifade eden bir kuantum enerji değeri vardır.Bu bir titreşim hızı değeridir.Bu doğal elektromanyetik alana ait kinetizmal bir enerji değeridir.Bir parçacık normalde elektromanyetik bir topacı andırır.Parçacık elektromanyetik bir damlayı andıran elektriksel bir yük noktasıdır.Parçacığı oluşturan elektromanyetik alan çizgilerinin yumak biçimindeki dolanma şekli ve yoğunluğu, spin değeri ve enerji kitlesi parçaçığın yük durumunu büyüklüğünü ve kütle durumunu belirler.Sonuçta tüm parçacıklar elektromanyetik alanlar içinde oluşmuş kendi üstüne kapanmış elektromanyetik girdaplardır.Girdabın özelliği parçacığın özellikleri olarak belirir.Dikkat ederseniz uzay gemisinin kendiside uzayın bir parçasıdır.Dolayısıyla uzaysal bir noktadır.Ve uzay gemisi uzaysal bir yansıyışa sahip olduğu kadar zamansal bir yansıyışada sahiptir. Zaman enerjiye bağlı temel titreşimsel bir ritimdir.Öyleyse uzay gemisinin maddesel enerji yapısına ait bu temel titreşim hızını değiştirdiğimizde geminin içinde yer aldığı zaman boyutunuda dolayısıyla ona bağlı uzay boyutu çerçevesini de değiştirmiş oluruz.Zaten kütle denen şey zaman çerçevesine bağlı bir olgudur.Zaman çerçevesi değişmeye başladığında kütlenin yoğunluk değerlerinde de negatif yönde sapmalar görülür. Sonuç olarak öncelikle anlaşılmalıdırki bizi uzayda ışık hızında hareket ettirecek sevk sistemiyle bizi üst uzay boyutuna geçirecek sevk sistemi aynı sistemdir.Fakat ışık hızında ‘uzay boyunca hareket’ bu sevk sisteminin bir başka özelliğininin işletilmesiyle mümkünken boyut değiştirme işlemi bu sevk sisteminin bir başka özelliğidir. Bir cisim duruyor görünürken bile zaman içinde yani bir dördüncü boyut doğrultusunda ışık hızında bir hızla hareket etmektedir.Her şey hatta tüm evren zaman içinde zaman akışı boyunca ışık hızında sürüklenmektedir.Hepimiz aynı hızda zaman akımı boyunca taşındığımızdan dolayı aynı boyutsal çerçeveyi paylaşmış oluyoruz.Bir biriyle çakışan kütleler demek bir birbiriyle çakışan zaman çerçeveleri anlamına gelir.Uzaydaki her bir noktanın zaman çerçevesi bir diğer noktaya ait zaman çerçevesi ile senkronize haldedir.Boyut aşmak demek ışık hızının ütünde bir hız düzeyine geçmek demektir.Ama bu hız bir jet itiş motorunun gücüyle elde edilecek ileriye doğru bir uçuş değildir.Sonuçta ışık hızının üstünde bir kinetik enerji seviyesine ulaşarak boyut değiştirmek bir bütün olarak maddesel kütleyi A noktasından B noktasına doğru lineer olarak hızlandırmak anlamına gelmemelidir.Bizim boyut değiştirmemize olanak tanıyacak bu hız cisme ait atom altı parçacıkların elektromanyetik enerjisinin titreşim hızıdır.Biz boyut değişimini sağlayan bu hızı cismin titreşen parçalarının enerjisi düzeyinde ölçeriz.Yani maddeyi oluşturan enerjinin titreşim frekansını değiştirdiğinizde ona bağlı zaman akış hızınıda değiştirmiş olursunuz.Zaman Makinesinin içine girdiği uzay/zamanın üç boyutlu kafes çizğileride aracı içine alan zaman akım hızının değişmeye başlamasıyla birlikte kavisli bir hal alır.Bu hafif zaman kayması etkisi uzayın geometrik kafes çizğilerinide bükerek eğriltir.Bu eğriliğin araç çevresindeki potansiyel dağılımı istenilen şekilde biçimlendirilip yönlendirildiğinde istenilen doğrultuda yerçekimsel bir asılım potansiyeli yaratılır (Gravitik Asılım ilkesi).Zaman kayması dediğimiz uzay eğrilmesi olgusuyla yerçekimsel bir sevk dalgası üstünde mesafeler boyunca sörf yapmamızı sağlayacak bir etkinlik dalgası ortaya çıkar. Ben burada aynı şeyleri tekrar tekrar anlatsamda algılama düzeyi yetersiz olanlarlar meseleyi anlayamazlar.Yukarıda yazdıklarımızı daha bilimsel yada teknik bir dille anlatacak olursak diyebilirizki: Tüm uzay tek bir titreşim dalgasıdır.Geçen zaman boyunca birbirine devrederek uzanıp giden bu titreşim dalgalarının(zaman dalgalarının) her biri bir zaman/uzay noktasını ifade eder. Zaman/uzay alanı yada uzay/zaman alanı dediğimiz şey uzay/zaman’nın geometrik çizgilerinden kurulu elektromanyetik bir kafestir.Bu uzay/zaman kafesi bizim boyutsal çerçevemizi ifade eder.Bir ‘zaman makinesi’ne ait güç alanı frekanslarının dalga boyu uzay/zamanın bu birbirine devreden titreşim dalgalarının dalga boyuyla senkronize hale geldiğinde zaman makinesi kendisini içerisine alan uzay/zamanın boyutsal çerçevesini kendi güç alanı frekanslarıyla birleştirerek ''yönlendirilebilir elektrogravitasyonel bir alan gücü'' oluşturmuş olur.Uzay- zaman ve boyut çerçevesi içerisinde bu çerçevenin geometriksel kafes çizğilerini bir enerji değerliliği bir dalga boyu kalıbı olarak gördüğümüzde bu alansal dalga boyuyla senkronize olan manyetik alan güçleriyle bir uzay gemisi çevresinde GRAVİTASYONEL ASILIM etkisini yaratma olanağını elde edebiliriz. Aşağıda Gravitik Asılım ilkesiyle hareket eden ve Etki-Tepki prensibince hareket eden iki ayrı uzay aracı görülmektedir.
Yukarıdaki görüntülerde disk biçimindeki uzay aracı ''enerjiyi'' uzay/zamana etki eden manyetik bir güç kaynağı olarak kullanırken NASA' nın tasarladığı uzay araçları 'enerjiyi' bir eksoz aracılığıyla dışarı atıp püskürterek itiş elde eden bir atım maddesi olarak kullanmaktadır. İnsanlar uzayda hareket edebilmek için uzay/zaman dokusunu tepkimel bir enerji basıncı ve püskütme akımı ile iterek kendi araçlarını bu basınç alanları vasıtasıyla derin uzay boyunca hareket ettirmeyi düşünüyorlar.Oysaki hiç bir yerden enerji ve yakıt almadan kendi yapay enerji alanları ile uzay/zaman dokusuna( zero point energy field ) bağlanan bir uzay aracı bu doğal uzay/zaman levhasını hem bir elektrik jenaratörü gibi hem de kendisini hareket ettiren gravitasyonik bir asılım dalgası şeklinde kullanabilir.
Eğer disk yada küre biçimli uzay aracını çevreleyen tasarımlanmış kapalı alan çizğilerini uzay/zaman alanının serbest olarak dalgalanan çizğileriyle birleştirmeyi başardığımızda bizi içerisine alan üç boyutlu uzay/zamanın kafes çizgilerini(uzay/zamanın boyutsal matriksini) yeniden düzenleyip biçimleyebiliriz.Uzay/zaman alanı çizğilerininin araç çevresindeki dokusal yoğunluğunu değiştirdiğimizde bu değişime bağlı olarak daha az yoğun ve daha yoğun olan bir faz farkı ve kutuplaşma meydana getirmiş oluruz. Böylece uzay/zaman'sal alan çizgilerinin daha sıklaştırılıp birbirine yakınlaştırıldığı yönde gravitasyonel bir asılım dalgası yaratmış oluruz.Araç uzay/zamanı sıkıştırdığı yöne doğru ışık hızında bir çekilimle uzayda kendisini çeken yerçekimsel bir dalga yaratmış olur.
Bazı insanların hatta çoğu akademisyen arkadaşların anlama düzeyi burada anlatılanları kavrayacak yada burada ne demek istediğimi anlayacak seviyede değil maalesef .Adam diyorki ''arkadaş ben senin ne demek istediğini anlayamadım.'' Adamlar anlayamadıklarını ifade etmek ve kabül etmek yerine söylediğimiz düşüncelerin saçma yada mantıksız olduğunu söyleyerek hatta üstünde bile düşünmeye luzum görmeden anlatılanlara alakasız kalmaları gerçekten çok üzücü bir durum.Zaten böyle bir makine yapmaya Türkiyede yüksek görüş gücüne sahip sponsor firma bulmakta oldukça zor.Fakat sadece Türkiye’ye bunu fatura etmekte yanlış olur.Genel anlamda Dünya’da bu tür bir konuya destek verecek sponsor bulmak pek olası değil.Bazı sponsor firmalar diyor ki ‘‘kardeşim git bu aracı al getir, önümüzde çalıştır.O zaman belki destek sağlamayı düşünürüz.’’ Zaten benim böyle bir imkanım olsa ben sana niye geleyim be arkadaş!! Gerçekten insanlar sadece oyalama taktikli bir düşünceyle yaklaşıyorlar.Gerçi insanlarıda suçlayamazsın .Çünkü bu söylediklerimiz henüz bilimsel düzlemde de anlaşılabilmiş hadiseler değildir. Zeki bir insan söylediğimiz kavramların geniş bir çerçevede tutarlı düşünceler olduğunu görebilir.NASA ‘daki bilim adamları, roket mühendisleri zaten kendi içlerindeki olasılık dahilinde olan bir çok fikre bile ödenek ayıramazken lise mezunu benim gibi bir adamın fikirlerini gayri ciddi bulacaklardır.NASA’nın bana diyebileceği en fazla ‘‘evet fikirleriniz gerçekten ilginç şeyler. Amaaa....’’ dan başka bir şey söylemezler.Yani espiri boyutundan bakarsak bana bu Zaman Makinesini yapmam için maddi imkan sağlayacak kişinin hem zengin hemde biraz deli olması lazım.Hadi ben ondan da geçtim bari bu konuda bir araştırma merkezi kuralım desek yinede bir lise mezunu olarak benim bu ön görümü ve buradaki gerekliliğin nedenini sezebilecek ve buna bütçe ayırabilecek zeka maalesef yok!! Adam haa arkadaş bu adam LİSE MEZUNU! O zaman hafif bir gülümsemeyle birkaç caf caflı kelimeyle insanı içten içe alaya alıp geçiştirirler.Çünkü adam görmemiş bilmiyor. Diyor ki:Yaa bir lise mezunu ne anlar yıldızlara yolculuktan, boyut değiştirmekten yok efendim zaman atlamalarından... ‘‘Olsa olsa bu adam kendi hayal dünyasında yaşayan bir delidir’’ demekten başka bir şeyi akıllarına getirmiyorlar.Akademik kariyer edinen Fizikçilerin şöyle düşünmeleri doğaldır; yıllar boyunca trigonometriden integral hesaplarına kadar uzanan yoğun matemematik yüklü eğitim süreçlerinden geçmeyen bir insanın ışıktan hızlı yolculuk yapabilecek bir sistemi ön görmesinin pek olası olmadığını hatta hiç mümkün olamayacağını düşünürler.Keza böyle bir insanın ''solucan deliği fiziği'' konusunda da ahkam kesemeyeceğini düşünürler. Fakat bu çok kalıpçı ve ön yargılı bir yaklaşımdır.Akılcı ve yaratıcı düşünceler -öngörüler- için illede yüksek matematiğin piri olmak, Fiziği baştan sona ezbere yazmak şart değildir. Genel bir bilgi elbette bazı konularda ahkam kesmek için gerekir tabi.! Söylemek istediğim şabloncu bir bilim zihniyeti aşılmalıdır.Yani ''şunu bilmeyen bunu bilemez'' diye ahkam kesmek yanlış olur.Salt Aklın gücünü ve tasarım gücünü bir tarafa itmemek lazım.Hayal edebilmek bile bir yetenektir.Üniversitedeki mastırlar doktorolar vermiş uzman fizikçiler bile bu konuda ahkam kesmezken tabi bizde kim oluyoruz ki bu konularda ahkam kesiyoruz!! Öyle ya ! Yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal! Kısaca böyle bir kültür atmosferi içinde iyi niyetli bir yaklaşımla bile ben araştırmalarımın akademisyenlerimiz tarafından desteklenip bir sonuca ulaşacağından doğrusu oldukça kuşkuluyum.Ama geleceğin zaman yolculuğu araştırmacılarına elimdeki bilgileri tümüyle açacağım.Dinleyenlere kendi ön görülerimi anlatacağım.Sanırım en fazla yapabileceğim bu olsa gerek.Sonuçta ben araştırmalarımı nereye kadar götürebilirim?Yada cüzzi miktarlarda bir devlet fonu almadan ne derecede deneysel uygulamalar söz konusu olabilir? doğrusu bunuda bilemiyorum.Ama gidebildiğim yere kadar gideceğim. En azından bundan eminim.Fakat en kötü ihtimalle zaman yolculuğu konusunda kişisel düzeyde araştırmalar yapan bilim insanlarıyla bir araya gelip zaman yolculuğunu araştırma merkezi altında bir kurum bir dernek bir organize gurup yada benzeri bir oluşum kurulabilirsek zamanda yolculuk konusunda model düzeyinde minyatür ölçülerde bir zaman makinesi yapabiliriz. Zamanda yolculuk, Büyük baba parodoksu ve Alternatif evrenler kuramı.. Sevgili zaman yolculuğu araştırmacıları zaman makinesini yapıp binmeden önce şu zaman yolculuğunun meşhur büyük baba parodoksuna da kendi zaman dalgaları kuramım çerçevesinde bir açıklama getirmek isterim. Bilmelisiniz ki zamanda yolculuk kesinlikle bir paradoks oluşturmaz.Eğer bir enerji kütlesi bir zaman diliminde kaybolup diğerinde ortaya çıkıyorsa bu sadece enerji kütlesinin zamanda dilimleri arasında yer değiştirmesinden ibarettir.Aslında tüm zamanı bir uzay alanı gibi düşünmek lazım! enerji bu dört boyutlu uzay alanından asla yok olup gidemez, ama nasıl hareketle cisimler üç boyutlu uzayda yer değiştirince bu yok olmak değilse zaman dilimleri arasındada yer değiştiren enerji kütleleri yok olmuş olmaz! [Paralel Evrenler ] Bu bağlamda tüm üç boyutlu uzay alanındaki kütle toplamı nasıl aynıysa ve sabitse dört boyutlu uzay/zaman hologramı içindede toplam enerji sabitttir. Herhangi bir zaman diliminde kaybolan madde miktarı diğer zamana geçmekle dört boyutlu alan içindeki sabit enerji korunumu ilkesini zaten korumuş olur.Bu bağlamda her bir zaman dilimine ait enerji miktarı dengesi kendiliğinden korunmuş olur.Aslında ortada tek bir zaman dilimi vardır.O da algılanan şimdi dir.Diğer zamanlar onun halisinasyonik açılımlarıdır.[ Paralel Evrenler-2 ]Burda tek bir zaman dilimi vardır derken aslında bunu tekbir uzaysal enerji kitlesi şeklinde düşünmek lazım.Yani tek bir uzaysal enerji kitlesinin sonsuz sayıda birbirine devreden zamansal yansımaları söz konusudur.Aslında tek bir uzay boyutuna eşlik eden sonsuz sayıda zaman dalgası vardır.Uzay tekbir sabit enerji kütlesidir.Sonsuz zaman ise bu enerji kitlesinin sonsuz sayıdaki devirsel titreşimlerinden doğan yada kendini tekrarlayarak devam ede giden titreşim dalgalarından başka bir şey değildir.Zaman denen şey üç boyutlu enerji matriksinin titreşimler şeklinde kendisini açarak dört boyutlu bir matrikse doğru evrimleşerek kendini tamamlamasıdır. Zaman, üç boyutlu enerjinin kendi boyutunu açarak kendisini titreşimler biçimde ''uzatıp-genişleterek'' enerjinin sürdürülen hareketi biçiminde kendisini bir dört boyutlu yapıya dönüştürmesidir. Her bir zaman dilimi bir diğerinin yansımasıdır.Dolayısıyla bir zaman diliminde kaybolan enerji kitlesi tüm diğer zamanlarda potansiyel bir delik açmış olur.Zaman aracı istediği zaman dilimi içinde belirdiğinde zaman aracının zaman dışına çıktığı anda oluşan bu 'eksik enerji kitlesi' otomatikmen kendiliğinden kendini dengelemiş olur.Bu durum sanki varoluşsal gerçeklikte hiç zamanda yer değiştirmemişsiniz gibi sanki hep o zamandaymışcasına gibi bir yanılsama meydana getirir.Böylelikle gerçeklikte bir yanılsama meydana getirirsiniz ve gerçeklik(doğa) bu zamansal yerdeğiştirmeyi fark edemez ve parodoks doğmaz.Geçmişe gittiğinizde artık siz enerji kütlesi düzeyinde hep o zamanda varolmuşcasına o zamanın bir parçası olursunuz o zamansal gerçeğin bir parçası olursunuz.Ve kendi geçmişinizdeki evinize gidip kendinizi öldürsenizde siz başka birisi gibi o zamanda yaşamaya devam edersiniz.Sonuç olarak meseleyi uzay ve zaman hologramındaki bir enerji kütle korunumu açısından değerlendirmek gerekir yoksa doğa ve fizik yasaları sizi oluştaran atom ve moleküllerin şekilsel kombinasyonlarıyla sizlerin sosyolojik kimliklerinizle ilgilenmez ? Zamanlar arasında enerji kütlesi korundukça isterse binlerce kez zamanda yerdeğiştirin- olayları bozun- bu sadece sizin için farklılık yaratır.Doğa için değil! ''Zaman Alanı'' bir kova suya benzer.Bu kovadaki suyu ne kadar çalkalarsan çalkala kovadaki su miktarı asla değişmez. Sonuç olarak evrenin sabit bir kütlesi olduğuna göre sabit bir enerjisi de var demektir. Evreni oluşturan bütün herşeyin toplam enerjisi evrenin enerjisine eşdeğerdir ve bu da sabittir. Bir Chat sohbetinde şöyle bir soru sorulmuştu: Pekala zamanda yolculuk yaparak geçmişteki bir t anına dönebilme ihtimalimizi konuşalım..t anında zaten benim bir ''kütlem = enerjim'' var.Birde gelecekten getirdiğim kütlem ve enerjim olmayacak mı? Bana ait 2 kütleden birinin enerjisi evrenin toplam enerjisi üzerinde t anında bir fazlalık oluşturmuyor mu? ve bu fazlalık kozmik bir karışıklığa ve dengelerin bozulmasına yol açmaz mı? Benim araştırmalarım bu noktada tıkandı eğer bu problemi aşabildiyseniz benide aydınlatın lutfen. Çetin BAL:Şimdi bakın söylediğiniz şeyler çok doğru her AN' ın her zaman diliminin belli bir enerji sabitesi vardır.Bir zamandan diğerine geçerken siz içerisine girilen zaman dilimine kendi kütlenizle birlikte fazladan bir kütle katacağınızı düşünüyorsunuz bu yanlış bir kanıdır.Çünkü zaman boyutunu biribirine yansımalı bir dalgalar bütünü gibi görmek lazım. Aslında bir çok uzaysal enerji kitlesi yoktur.Tüm farklı zaman dilimleri tek bir uzaysal enerji kitlesinin farklı boyutsal fazları olarak vardır.Bu anlamda bir zaman diliminde yok olan kütle diğer zaman dilimine geçerek kendi sabitesini koruyor! yani uzayda yada zaman boyutları arasında bir çeşit kütle korunum yasası vardır. Uzay tek bir uzaydır.Ama farklı zaman fazları olsada bir zaman diliminde yok olan kütle diğer zaman diliminde belirerek ''enerji-kütle'' zamansız bir varoluş içerisinde kendini tamamlamış oluyor. Soru: O zaman şu an ve gelecek yada geçmişin aynı anda
yaşanmakta olduğu sonucu çıkmıyor mu? farklı boyutlarda ama aynı
anda! O halde zamanda yolculuk değil boyutlar arası yolculuk demek
daha doğru değil mi? Evrende bir kere oluşan hiç bir olay hiç bir titreşim formu asla kaybolmaz.Olan ve biten her hareket her eğilim evrenin sonsuz hafızası içerisine bir nakış gibi işlenir.Ve daima orda kalır.Bizler zamanda yolculuk yapıp tüm zamanı değiştirsekte, tüm yaşanmış olayları bir video bandını siler gibi silsekte zaman bandından sildiğimiz o olaylar ve anılar bütününün birer kopyası evrenin daha üst realite boyutlarının zaman çekmecelerinde hala titreşir durur( aslında o kopya dediğimiz olaylar birebir gerçeğin yansımasıdırlar).Bu açıdan sildiğimizi düşündüğümüz tüm olaylar kendilerini daha farklı bir planda devam ettirirler.Ama zaman yolcusu bunu fark edemez.Yani zamanı değiştirip zaman bandından yaşanmış olayları silsekte o bandı başka olaylar diziniyle doldursakta daha sonradan bir zaman yolcusu kendi bilincini evrenin bilincine dahil ederek o silinen geçmişle tekrardan bağlantı kurabilir.Ve kendini o artık olmayan geçmişe nakledebilir.Ve zamanı değiştirmeye kalkan diğer kendini öldürerek fiziksel gerçekliği yeni baştan değiştirebilir.Bilincin frekansları ve zamanın frekansları arasındaki o anlaşılmaz etkileşimi anlamak oldukça güçtür. Soru :Pekala o zaman diyelimki bir zaman makinası yapıldı boyutlar arası yolculuk esnasında hangi zaman dilimine atlanacağı nerden bilinecek yani nasıl bir frekansa ayarlandığında hangi zamanda olunacak? yada bu ilk atlama hangi ayarla gerçekleşecek? Elde herhangi bir veri yok!
Tüm bu anlatılanlardan yola çıkarak büyük baba parodoksuna yada büyük anne parodoksuna baktığımızda. Zamanın birbirine devrederek yansıyan dalgalanmalardan oluşmuş bir dalga katarı olduğunu düşündüğümüzde ''fazladan kütle parodoksu '' yada ''büyük baba parodoksu'' gibi benzer parodokslar anlamını yitirirler.Bu anlamda parodoksları çözmek için ortaya atılan alternatif evrenler kuramına da gerek kalmaz.Günümüzde Paralel evrenler, üst uzay boyutları ya da alternatif evrenler kavramları hep birbirleriyle karıştırılmaktadır. İnsan bilincini ve evrensel bilinci değişen zaman kavramları içerisine dahil ettiğimizde bilimsel gerçekliğin sutunları buharlaşıp kaybolur.Tam bu noktada her şey mümkündür.Böyle bir bakış açısında zihin güçleriyle, zaman makinesi ile değiştirdiğimiz zaman bandınına ait silinmiş/ değiştirilmiş olaylar manzumesiylede fiziksel irtibat kurabiliriz.Fakat ben bu meselelerin üstünü kapatmaktan yanayım.İnsanlığın şu anki zeka düzeyi ve bilim düzeyi şu an için bunu anlamaya müsait değil.Bu durum siz insanların tabiriyle parapsikolojik bir olaya girer.Çünkü insanların anlayabileceği, kavrayabileceği ve kabül edebileceği bir dilde konuşmak gerekirse bilinen fiziksel realiteler bazında zaman yolculuğu sonucunda değiştirip sildiğimiz olaylara asla ulaşamayız! Bir video bandının silinip üstüne yeni bir filim kaydedilmesi gibi artık o zaman bandı değişmiştir.Ve artık o eski olaylar hala alternatif bir evrende varlıklarını sürdürmüyorlardır. Sanıldığı gibi sapan zaman şeritlerinden, farklı tarihsel çizğilerden bahsedemeyiz.Farklı olası tarih çizğileri sadece matematiksel bir olasılık olarak varolabilirler.Çünkü gerçeklik bir tanedir.Zaman yolcuları zamanı binlerce kez değiştirselerde zaman içerisindeki bizler bu değişimi algılayamayız.Zaman yolcularının kafalarının içinde yaşanmış binlerce farklı tarihsel gerçeklik fiğürleri olsada sonuçta zaman yolcularınında içinde yaşadıkları zamansal gerçeklik, bizimle birlikte içerisinde yaşamak zorunda oldukları değiştirilmiş çarpıtılmış orijinal zamandır.Çok uzun zaman önce alternatif zaman çizğileri, zaman kırılmaları, bizim boyutumuza paralel bir çok dünya gerçeği yani aynı Çetin Bal' dan milyonlarcasını farklı olaylar dizini içinde bir dördüncü boyutta bir arada düşünmek bana çok heyecan verirdi.Fakat hayalci olurken bile daima gerçek dünyaya açılan bir kurtdeliğini arkamda bırakarak hayallere daldığım için geri dönüşü olmayan hayallerin daima gerçek dışı olduğunu varsaymışımdır.Bu espiriyle dolu yaklaşımımda bir gerçek payı varsa o da kurguların yaşadığımız dünyayla olan bağlantısının iyi sorgulanması gerektiğidir.Sonsuzluktaki bağlantıları zihninde iyi kurgulayan biri, zamandan zamana olan yerdeğiştirmelerin de ne gibi sonuçlarıda beraberinde getireceğini tahmin edebilir.Bir kere şunu kabül etmelisinizki bir dördüncü boyutta uzanan ve biribirine devreden tek bir zaman dalgaları katarı vardır.Yani ağacın dalları gibi sağa sola doğru ayrışarak dallanıp budaklanan Farklı Gelecek Zaman Kuşakları mevcut değildir.Zaman dalgaları temelde elektromanyetik yapılı dalgalardır.Bu açıdan geçmişe gidip tarihi değiştirmiş olmak tarihi değiştirmiş olduğumuz noktadan çıkan kopye zaman dalgaları oluşumuna neden olmaz.Yani zaman çiziğisi sonsuz sayıda yeni dallara ayrışmaz! Zaman, biribirine yansımalı tek bir dalgalar kalıbıdır.Bu yansımaların gerisine yada ilerisine gidip olayları değiştirsenizde bu zaman dalgalarının yansıma açılarını kırıp milyonlarca farklı yansımaya neden olmazsınız (paralel dünyalar).Dördüncü boyutta bir araya gelerek tek bir doğrusal açıda dizilen tek bir zaman dalgaları yansıması(zaman dalgaları katarı) vardır.Zaman dördüncü boyutta dalgalan elektromanyetik bir seraptır.Zamanın bu serabsal tabiatını sıradan bir zihnin kavraması oldukça zordur.Farklı gelecek zaman kuşakları (dalgaları), ''geçmişte değiştirilen zaman'' ve ''oluşan farklı zaman şeritleri'' gibi zaman boyutu tasarımları zamanda yolculuk espirisini ortadan kaldıran düşüncelerdir. Dallara ayrılan zaman şeritleri kendi içinde mantık temeli olmayan spekülasyonlardır.İlk önceleri banada oldukça büyüleyici ve olası gibi gelmişti ama zaman konusundaki araştırmalarım derinleştikçe zaman hakkında gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldım.Zamanda geri gidip zamanı değiştirmek ve yeni bir zaman şeridi yaratmadan önce bu mantıktan yola çıkarsak zaten geçmişe yolculuk yaptığımız anda kendi orijinal geçmişimize yolculuk yapmış olmayız. Çünkü orda biz aynı kişiden iki kişi olarak var değildik ki!Bu açıdan geçmişe doğru harekete geçen zaman makinesi otomatikman alternatif bir geçmiş zamana yolculuk etmiş olur.Ve o geçmiş zamanda belirdiğinde artık kendi şu anki halinin içinde o olmadığı orijinal geçmişte değil yeni bir zaman kırılmasıyla oluşmuş yeni bir zaman şeridinde varolmuş olur.Bu da kendi içinde kabül edilemez bir durumdur.Zaman kırılmalarını varsayarsak o taktirde zamanda yolculuğun bir espirisi kalmaz.Çünkü bir zaman makinesi yapıp içine bir robot koysak ve makineyi 2 hafta öncesine transfer olacak biçimde proğramlasak ve 2 hafta boyunca geçmişteki o istediğimiz noktada beklemesini istesek ve makinenin kaybolmasıyla birlikte makineyi göderdiğimiz yere doğru (makinenin 2 hafta boyunca bekleyeceği yere) gittiğimizde makineyi orda görmemiz lazım.Bu durumda makinenin içindeki saat bizim saatimizden 2 hafta sonrasını göstermesi lazım.Eğer farklı zaman şeritlerinin varolduğunu varsaysaydık otomatik olarak proğramlayıp geçmişe yolladığımız zaman makinesinin gözden kaybolup geçmişe gitmesiyle birlikte onu bir daha da görmememiz lazımdı.Çünkü başka paralel bir zaman şeridindeki bir noktada bizi sonsuza dek bekleyecek...!! bazıları hemen şöyle diyecektir: O paralel dünyadaki diğer Çetin Bal o noktaya gidip zaman makinesini 2 hafta sonra o noktada bulurken Şimdi 'ki zamandaki yani zaman makinesini proğramlayıp geçmişteki o noktaya gönderen Çetin Bal ise zaman makinesinin geçmişte bekleyeceği o noktaya gidip o noktada zaman makinesini göremez! Bu olasılıksal durumların bölünmesi Schrödinger’in Kedisi parodoksunu ve yine bir başka açıdan alternatif zaman çizğileri kuramını akla getirmektedir.Sevgili okuyucular bana öyle geliyor ki parodoks doğada mevcut değil.Tam tersi parodoksun kendisi bizim düşünce biçimimizden kaynaklanmaktadır.Bu anlamda Schrödinger paradoksu ve alternatif zaman çizgileri parodoksuda bence tutarsız düşüncelerdir.Çünkü diğer zamansal çizgideki Çetin Bal' da Şu anki Çetin Bal' da zaman makinesi proğramlayıp geçmişteki istenilen noktaya göndermiştir.Neden biri zaman makinesini tekrar görsünde diğeri görmesin? Bu saçma bir düşüncedir.Ben en deli kendimi sanırdım ama Schrödinger' in benden daha deli olduğunu söyleyebilirim. Eğer zamanın bir noktasından sonsuz sayıda olası zaman çizğilerinin çıktığını söylersek bu temeli olmayan yanlış bir düşünce olur.Zaman boyutları tek bir orijinal zaman şeridini ve tek bir zaman çizğisini ifade eder.Zamanda yolculuklar sonucunda zaman çizğilerinin kırılarak farklı alternatif gerçeklikler ve yeni zaman çizgileri oluşumundan bahsedilemez.Tek bir zaman çizgisi tek bir video bandı şerididir.Zaman yolcularının tek yaptığı şey bu filim kareleri arasında yerdeğiştirip video bandındaki eski kayıtları yenileri ile değiştirmekten ibarettir.Dikkat ederseniz video bandına kayıtlı olaylar değiştirilsede video bandı yine aynı video bandıdır.Video bandı için olayların şekli şemali önemli değildir. Zaman aynen bir video bandı gibidir.Geçmişe gidip olayları değiştirmek olayın değiştirildiği noktada farklı bir video bandı şeridinin oluşması anlamına gelmez.Zaman çizğisi ve zaman dalgalarından kurulu zaman frekans bandı 4.boyutta asılı duran sabit ve değişmeyen fiziksel bir dalgalar spektrumudur(zaman kuşağı).Bu bir birine yansımalı bir dalgalar bütünüdür.Bir zaman dalgasının kendisini asla değiştiremezsiniz. Fakat o zaman dalgasının içeriğini oluşturan madde ve enerji dağılımının konbinasyonunu değiştirebilirsiniz.Yani ''enerjinin kendi içindeki dağılımını biçimlemek başka şey'' 4. boyutta yeni bir enerjitik zaman dalgası spektrumu yaratmak başka şeydir.Zaten enerjinin kütle korunumu yasası alternatif evrenlere eşlik eden farklı zaman dalgaları yaratımını mümkün kılmaz.Bu yüzden tek bir zaman dalgası katarı ve tek bir stabil zaman çizgisi vardır.Böylece zaman yolcusunun yaptığı şey bu biri birine yansıyarak devreden zaman dalgaları arasında yer değiştirip sabit bir video bandındaki yaşanan olayları silip/ değiştirip yerlerine yenisini eklemek gibi bir şeydir.Sonuçta ortada tek bir video bandı var!! Alternatif evrenler yada modern bilimin anladığı şekilde farklı olasılık evrenlerini(paralel dünyaları) varsayarsak o zaman ŞİMDİ'ki zamana ait üs üste dizili sonsuz sayıda farklı video bandını bir arada düşünmemiz lazım.Fakat böyle bir evren modeli sonsuzluğun ve varoluşun espirisine ters düşmektedir.Ve zaten böyle bir varoluş yapılanması doğanın kendi içinde gereksiz bir eğilime yönelmesi demektedir.Bundan dolayı alternatif gerçeklikler dünyası kabül edilemez bir düşüncedir.Ve gereksizdir.Geçmişe gider zamanı değiştirirsiniz ve zaman yolcusundan başka hiç kimsede bunu fark edemez.Olay bu kadar basittir.Zaten zaman yolculuğunun espiriside burda saklı.Tek bir orijinal gerçekliğe hükmetmek!!Gerçeğin sanıldığı gibi olmadığını bilen sadece zaman yolcusudur.Zaman kafesi en büyük MATRİX 'tir.Bu MATRİX 'in parmaklıkları arasından kurtulabilen özgür kuşlar(zaman yolcuları) gerçekliği yeniden biçimleyip şekillendirebilecek gücede sahip olurlar.Başkalarına ait gerçekliğe hükmetmek!! Tüm sır zamansızlık içinde akan zamana hükmetmektir.Zaman içinde yerdeğiştirebilmek için zamansızlığa geçebilmiş olmanız lazım.Eğer ZAMANSIZLIK- BİLİNÇ - ve ZAMAN kavramları üstünde derinleşirseniz Sonsuz Olası Potansiyel Dünyalar Gerçeği'nide daha iyi kavrayabilirsiniz. Zaman yolcusunun hatırladığı eski tarihsel olaylar manzumesi artık sonsuz metrajlı zaman bandından silinmiştir.O zamanlara açılan tek kapı zaman yolcusunun kendi bilincidir.Ama tam bu nokta henüz bilimin anlayış ufkunun çok ötesinde bir hadisedir.O açıdan klasik kavrayış zemini içinde artık o olaylar yoktur.Yada o olaylar kendisini değiştirerek yeni olaylar olarak kendisini ifade ederler. Aslında zamanda olayları değiştirmek o olayları yok etmek demek değildir yani mesele olayı bir başka olay formuna dönüştürmekten ibarettir.Olay hala ordadır ama bir başka biçimde karşımızda durmaktadır.Biraz daha detaya inersek dördüncü boyutun içinde değişen olaylar dizgesi bir önceki silinmiş olaylar dizgesiyle daha üst realite boyutları açısından bakıldığında geçişsel bir bağlantıya sahiptir.Ama biz bu bağlantı ağını dördüncü boyut içinde bulup ''eski olası evrene'' yönelemeyiz.Bizler ileri teknik gözlem ve ölçümlerle tek bir zaman dalgası katarının ileri ve geri zaman dalgalanmaları tesirlerini ve yansımalarını ölçüpleyip algılayabiliriz.Sonuçta sanıldığı gibi dördüncü boyutta dallanıp budaklanan farklı zaman çizgileri örüntüsünden( çoklu dünyalar gerçeğinden) bahsedemeyiz.Olan sadece tek bir zaman çizğisi ve tek bir dünya gerçeğidir. Düşünün ki ben gelecekten geldim yani 2080 yılından geldim. Benim geldiğim zamanda Amerikadaki ikiz kuleler hala ayakta duruyordu.Ama benim bu zamandaki bazı faliyetlerim farkında olmadan başka olayları tetikledi ve ikiz kuleler terörist bir saldırıyla yıkıldı!Şimdi ben ikiz kuleleri 2080 yılındaki halini hatırlıyorum ama şu anda ikiz kuleler yok!! Peki benim hatırladığım gelecek manzarası bir başka olasılık dünyası olarak hala paralel bir evrende mevcutmudur? İşte bu sorunun yanıtına hayır mevcut değildir demek istiyorum.Şu anda ikiz kulelerin olmaması normal bir şey gibi herkese geliyor ama ben biliyorum ki gerçek dünya böyle değildi.Gerçeklik zaman yolculuğundan doğan tesirler sonucunda değişti!Demek ki ortada tek bir video bandı vardır.Eski video kayıtları yenileri ile değiştirilmiş oldu.Ve bunun böyle olduğunu tek bilen kişide benim.İkiz kulelerin orada olmamasının zaman dalgaları yada video bandı açısından hiç bir önemi yoktur. Olan şey her bir zaman dalgası içindeki sabit madde ve enerji kütlesinin korunumu yasası bozulmadan sadece madde ve enerjinin zaman dalgası içindeki dağılım konbinasyonunun değişmiş olmasıdır.İkiz kuleleri oluşturan aynı madde ve enerji kütlesi şu an başka bir yerde moloz yığını olarak durmaktadır.İşin espiri boyutunda emperyalizmin hala ayakta olduğunu söyleyebiliriz.Demek ki ikiz kulelerin yıkılması bir zihniyetin yıkılması için yeterli değil!! Diyebilirim ki gelecekte terörizm zihinler arasında yapılacak elektronik bir savaşa dönüşecek! Yeni imkanlar yeni kavramları gündeme getirebilir. Örneğin ''Zaman Terörizmi'' gibi! Zaman yolculuğu imkanını bir silah olarak kullanmak!Yada parapsikolojik güçleri, zihin kontrol tekniklerini terörist saldırılarda kullanmak! müm kündür.''Kutsallık- iyilik- günah'' gibi insana ait bu kavramlar insanların ürettikleri değer yargılarıdır.Evrenin doğal yasası biraz acımasız gibi görünsede yasa gayet basittir.Güçlü olan kazanır! ve ''Ne ekersen onu biçersin!'' Fakat en büyük güç daima karşıtların birliğinde kendini ortaya koyan sıfır dengesinde açığa çıkar.Bu Tanrısal zekanın gücüdür.Sonsuz evrenler boyunca hiç bir güç bu güce karşı koyamaz.Kötülük ve iyilik bu evrensel gücün içinde kendine yer bulur. Sonuç olarak alternatif zaman çizgilerinden ve çoklu dünyaları içinde barındıran paralel dünyalar gerçeğinden bahsedemeyiz.Bu insanlarda heyecan uyandıran çok mistik ve gizemli bir evren tablosu gibi görünsede gerçekte tek bir doğrusal zaman şeridinin ortadan ikiye üçe ve daha çok parçaya ayrılarak milyonlarca farklı zaman şeridi ve farklı gelecekler oluşturduğunu düşünemeyiz. Ortada olan tek gerçek bir video bandını andıran biribirine yansımalı dalgalar dizininden oluşmuş bir zaman frekans bandıdır.Aynı anda bir çok realitenin birlikte varoluşu yada aynı anda bir arada varolan bir çok dünya gerçeğini düşünebiliriz. Fakat iç içe geçmiş bir çok dünya gerçeği yada paralel evrenler gerçeği birbirinden tamamıyla ayrı olan farklı zaman akım hızlarına sahip farklı boyutlar için yada şimdiki zamanın devreden titreşimleri biçiminde devam ede giden birbirini takip eden ''geçmiş ve gelecek zaman fazıyla ayrılmış'' farklı zaman boyutları için kullanılan terimlerdir.Yada bu terimler bu şekilde anlaşılmalıdır diyebiliriz.Yine sonuç olarak alternatif evrenler yada alternatif dünyalar gerçeği bizim gerçeğimizle kesişmeyen bir hayalden ibarettirler.Sonuç olarak sonsuz bir zaman çizgisi sonsuz metrajlı bir video band gibidir.Zaman yolculukları ve değiştirilen olaylar dizgesi beraberinde yeni zaman şeritleri ve onu içine alan farklı video bandlarının oluşumuna neden olmaz! Ortada tek bir video bandı vardır.Ve bu band içerisindeki olaylar sonsuz sayıda tekrar tekrar silinerek bu zaman bandına yeni olaylar kaydedilebilir.Bir diğer açıdan silinen olaylar başka bir hayali zaman bandı üstünde hala varlıklarını sürdürüyor değillerdir.Yani tek bir zaman bandına eşlik eden tek bir olaylar mazumesi vardır.Eğer alternatif dünyalar gerçeğini kabül edersek sonsuzluğun yada sonsuz boyutların temel kütle ve enerji sabitesi ilkesini ihlal etmiş oluruz.Ortada tek bir kütlesel enerji formu ve bu kütlesel enerjiyle örülmüş tek bir geçmiş ve gelecek olaylar dizgesi vardır.Sanıldığı gibi bir AN'dan sonsuz açılarda uzanan ve dördüncü boyuta doğru saçılan sonsuz sayıda gelecek zaman çizigisi mevcut değildir.Gerçi bir açıdan baktığımızda sonsuz geçmiş ve gelecek zaman dalgalarıda tek bir uzaysal dalga kalıbının sonsuz sayıdaki titreşimsel yansımasından ibarettir.Fakat bu yansımaların birbiri ardına gelen ve birbirine devreden bir şeritsel düzeni vardır.Zaman dalgaları, birbirini takip eden tek bir doğrusal çizgiyi andırır.Yani tek bir filim karesinin bitim noktası yine ardında tek bir filim karesini saklar.Tek bir AN'sal filim karesi ardında sonsuz sayıda olası filim karelerine bağlanacak sonsuz sayıda ve açıda uzanıma sahip bir yapı değildir.Böyle bir çatallı zaman şeridi yapısına da gerek yoktur.Çünkü böyle bir zaman yapısının mantığı yoktur. Aslında zaman şeridinin (bir zaman dalgasının) bir karesindeki resimle filim şeridi tek bir yapıdır.Yani bir AN'lık zamansal yansıyış üç boyutlu hologramik uzay alanının bir yansımasıdır.Bir nevi zaman ve uzay bir madalyonun iki yüzü gibidir.Fakat uzay içindeki yerdeğiştirimler gibi madde ve enerji kuantları zaman içerisinde de yer değiştirebilir.Bu açıdan zamanda yolculuk, olmayan hayali bir şeyin içinde yolculuk etmek demek değildir.Sadede gelirsek geçen zaman boyunca zaman akımı sayesinde üç boyutlu uzayın bir noktasından diğerine doğru sürüklendiğimiz gibi bu zaman akım hızını(ışık hızını) aşarak daha üst uzay boyutlarındaki zaman akımlarını bir sapan gibi kullanarak kendimizi AN'sal noktalardan(birbirine devreden dalgalardan) meydana gelen zaman dilimleri arasında bir zaman/uzay noktasından diğer zaman/uzay noktasına doğru fırlatabiliriz.Bir bakıma zamanda harekette kesikli sıçramalar halinde mümkün olmaktadır.Bizi zamanda hareket ettiren enerji kürü kendi gücüne bağlı olarak uzak zaman aralıkları arasında sıçrama yapmamıza olanak tanır.Çok kısa zaman aralıkları boyunca geçmişe yada geleceğe doğru yerdeğiştirmek istiyorsak bizim bir üst uzay/zamana ait titreşimsel alan enerjisini kullanmamız yeterli olurken saniyeler dakikalar ve günler gibi küresel araç teknolojisine göre çok büyük zaman mesafeleri arasında yer değiştirmek için bizim boyutumuzu belirleyen titreşimsel enerjinin çok üstünde bir titreşimsel boyutun enerji kürüyle kaplanarak hareket etmek mecburiyetindeyiz. Sonuçta ''Alternatif evrenler - Alternatif gerçeklikler- Paralel evrenler - paralel dünyalar-Çoklu dünyalar kuramı'' ve bu kuramlara kesiştirilen zamanda yolculuk kuramı için diyebilirimki: Tek bir zaman çizgisi vardır.Tek bir geçmiş ve tek bir gelecek vardır.Ve sadece bir Realite ve bir Dünya vardır.Ancak olası gelecek potansiyelleri ve senaryoları sadece matematiksel bir eğilim olarak vardırlar. İnsan bilincini bir trene benzetirsek trenin üzerinde gittiği raylarıda dördüncü boyuta uzanan köprüler gibi düşünebiliriz.Dördüncü boyut içinde milyonlarca tren rayı( sonsuz sayıda olası gelecek potansiyelleri) olduğunu varsaysakta gerçek olan tek ve gerçek realite trenin üzerinde bulunduğu raydır.İşin ilginç tarafı insan bilinci bağlantısız birbirine paralel farklı raylar arasında geçiş yapabilmesine rağmen bir zaman makinesi için daima geçmişe ve geleceğe doğru uzanan tek bir doğrusal bir ray vardır. Espiri bazında bir gerçek söylemek gerekirse uzun lafın kısası geçmişe gidip büyük babanızı rahat rahat öldürebilirsiniz.Bu sizin varoluşunuzu etkilemez.Fakat geleceği değiştirmiş olursunuz.Geleceğe geri gittiğinizde sizin evinizde tanımadığınız insanların oturduğunu görmek ve nufus kaydın da kaydınızın olmadığı görmek sizi şaşırtmasın.Hatta evliyseniz eşinizin bir başkasıyla evlenmiş olduğu tamamen değişmiş bir gelecek yaratmış olursunuz.Kimse artık sizi tanımaz.Artık siz kendi geçmişini silen bir zaman yolcususunuz.İsa peygamber annesinin Meryem olduğunu söylüyordu.Bu bir yerde anlaşılabilir.Ama benim garip zaman yolcumun sebeb sonuç ilişkilerinde yarattığı yeni biçimleme sonucunda artık sadece bir olasılık dalgasından ibaret bir annesinin olduğunu söylemek zorunda kalacaktır.Anne nerde? Anne artık olası bir madde ve enerji konbinasyonuna dayalı bir matematiksel evren anlayışı içerisinde enformasyonik bir bilgi olarak mevcut.Tabi gelde bunu nufus memuruna anlat bakalım anlatabilirsen...)) Nufus memuru biraz fizik okumuşsa belki meseleyi anlayabilir. Yazıma son verirken ilerleyen zaman içerisinde zaman makinesinin motoru diyebileceğimiz manyetik helozon tüpler konusunda ve bu tüp' ün çalışma prensibleri konusunda daha ayrıntılı bilgiler verilecektir.Ayrıca ''zaman dalgasının mühendisliği'' konusunda ayrıntılı açıklamalarda bulunacağım.Daha ileri aşamada Üst uzay/zaman boyutlarına geçişi sağlayan ve ''aracı sevk eden yerçekimsel dalga atması'' üreten helozon tüpün çalışma biçimini sizlere izah edeceğim. Çetin BAL - 06 /29/2003 Kitaplığım / Diğer ilgi alanlarım / Kitaplar dünyası / Belgesel arşivim / Dünya görüşüm Hiçbir yazı/ resim izinsiz olarak kullanılamaz!! Telif hakları uyarınca bu bir suçtur..! Tüm hakları Çetin BAL' a aittir. Kaynak gösterilmek şartıyla siteden alıntı yapılabilir. © Cetin BAL - GSM: +90 05366063183 - Turkiye / Denizli Ana Sayfa / Index / Roket bilimi / E-Mail / Astronomy / Kuantum Fizigi / UFO Galerisi / UFO Technology / Kişisel (fotoğraflarım)
| |||||||||||||||||||||||||||||




















